KUMLUCA COĞRAFİ YAPISI
(Bilgiler Kumluca Belediyesinden alınmıştır.)
COĞRAFYA
1.DOĞAL ÖZELLİKLER
1.1. KUMLUCA İLÇESİNİN YERİ VE SINIRLARI
Kumluca ilçesi, Akdeniz Bölgesinde, Antalya Körfezi ile Fethiye Körfezi arasında Teke Yarımadası adı verilen Akdeniz’e doğru uzanan çıkıntı üzerinde yer almaktadır. Antalya ilinin batısında yer alan ilçelerinden biri olan Kumluca, merkeze 95 km uzaklıktadır. İlçe, güneyden Akdeniz, doğudan Kemer, kuzeyden Korkuteli, kuzeybatıdan Merkez ilçe, batıdan Elmalı ve Finike ilçeleri ile çevrilidir (Bkz. Harita :1)Kumluca ilçe merkezi 36º 23´ Kuzey enlemi ile 30º 18´ doğu boylamları arasında bulunmasından dolayı Ülkemizin güneydeki en uç noktaların birisini oluşturmaktadır.
Kumluca ilçesi’nin güney kısımları deniz seviyesine yakın ovalık, kuzey kısımları ise dağlıktır. İlçe merkezi, Alakır Çayı ile Gavur Deresi’nin dağlardan sürükleyip getirdiği alüvyonlu bir ova üzerinde kurulmuştur. Üç tarafı dağlarla çevrili Kumluca, güneyde denizin hemen gerisinden kuzeye doğru 15 km. kadar uzanarak Datlık mevkiinde son bulan verimli bir ova üzerinde yer almaktadır.
Morfolojik ünitelerin kısa mesafelerde farklılık göstermesi fiziki coğrafyada zenginliği ve beraberinde çeşitliliği getirmiştir. Dağları, ovaları, vadileri ve platoları ile dikkati çeken Kumluca ilçesi, Antalya’nın diğer ilçeleri içerisinde renkli özellikte bir manzara gösterir.
Kumluca ilçesinin yüzölçümü 1.253 km2’dir. İlçenin merkez nüfusu (2007 Nüfus Sayımına Göre) 31.581 kişidir. Merkez ilçe kasaba ve köyleriyle birlikte nüfusu ise 65.904 kişidir. İlçenin 3 kasabası (belediye), 24 köyü bulunmaktadır. Son yapılan 2007 yılı nüfus sayımlarına göre Kumluca ilçesindeki toplam nüfusun % 47.9’u İlçe merkezinde, % 26.9’u kasabalarda, % 24.8’i köylerde yaşamaktadır.
Kumluca ilçesi, ülkemiz örtüaltı sebze ihtiyacının karşılanmasında, Antalya, hatta Türkiye ölçeğinde önemli bir paya sahiptir. Ülkemize 1940 yıllarında başlayıp 1960’lı yıllarda gelişen seracılık, 1980’li yılarda Kumluca halkı tarafından benimsenmiştir. Relief, iklim, toprak ve su şartlarının elverişli olması seracılığın bu yörede gelişmesini sağlamıştır. Verimli Kumluca Ovası’nda modern araç ve gereçlerle cam ve plastik seralarda sebze üretimi yapılmakta ve İlçe ekonomisinin can damarını oluşturmaktadır.
Kumluca halkının %80’ninin geçim kaynağı tarım olup, bu sektör ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır. İklim faktörlerinin uygunluğu ilçede sebze ve meyve üretiminde kaliteyi beraberinde getirmiştir.
Kıyıların en tabii haliyle, tarihi kalıntılarıyla, doğal kaynak sularıyla, sağlık ve neşe kaynağı gür ormanlı dağlarıyla Kumluca ilçesi tam bir turizm cennetidir. Yeterli tanıtım, rehberlik ve yatırım ve de projelerin yapılmamasına rağmen turistlerin büyük ilgisini çekmektedir. Henüz yöre halkında turizm kültürü yerleşmemiş, Kumlucalılar turizmle tanışmamışlardır. Bu nedenle ilçede Çavuşköy ve Mavikent dışında turizm tesisi yoktur.
1.2.KUMLUCA İLÇESİ VE YAKIN ÇEVRESİNİN FİZİKİ COĞRAFYASI
1.2.1.JEOLOJİK VE JEOMORFOLOJİK ÖZELLİKLER
1.2.1.a) Genel Jeolojik Yapı
Kumluca ilçesi ve yakın çevresinde bütün jeolojik devirlerin mevcut olduğu örnekleriyle görülmektedir. Fakat ilçenin jeolojik yapısının tam olarak anlatılabilmesi ve jeolojik fotoğrafının ortaya konulabilmesi için Antalya havzası ve yakın çevresi ile birlikte ele alıp, incelemek daha uygun olacaktır. Bunlar sırası ile aşağıda belirtilmiştir.
a.1.Paleozoik Formasyonlar(Birinci Zaman)
Kumluca’da en eski formasyon olan paleozoik esas olarak ilçenin kuzeyinde kısmen de doğusunda yer alır. Bunlar kristalin şist, fillat, kalker ve mermerden ibaret olup tektonik olaylar sonucu kırılmış ve kıvrılmışlardır.
a.2. Mesozoik Formasyonlar(İkinci Zaman)
Antalya ve ilçe havzasının büyük kısmı mezozoik formasyonu ile kaplıdır. Bu formasyon kalker, marn, filiş ve serpantinden müteşekkildir. Denizaltı volkanizması ile oluşmuş ofiolitlere sık rastlanır. Kalkerler gri,beyaz renkli çok çatlaklı ve boşlukludur. Kalker çok olması karstik şekillerin çoğalmasına neden olmuştur. Bu formasyon içersinde ayrıca şeyl, olivin, diyabaz, kumtaşı ve silekse de rastlanmaktadır.
a.3. Tersiyer Formasyonlar(Üçüncü Zaman)
Bu jeolojik zaman esas olarak havzanın güneyinden başlayıp Aksu, Köprüçayı ve Manavgat çayı boyunca kuzeye doğru uzayarak orta havzaya erişir. Burada esas formasyon Miosen olup denizel Miosen kalkeri marn, siltli kil kumtaşı ve konklomera sedimentlerinden müteşekkildir. Bu sedimentler bazen sertleşerek konklomera ve greler halinde, bazen de gevşek kum, çakıl depozitleri halinde bulunur. Antalya havzasındaki Miosenler, üzerleri travertenle örtülü olarak bulunabilirler. Havzanın kuzeyinde Isparta Hoyran gölü ve Yalvaç civarlarında da Neojen formasyonu halinde az bir kısım Tersiyer mevcut bulunmaktadır. Formasyon tamamen kırmızı renkli yumuşak tatlı su kalkerlerinden ibarettir. Ayrıca Keçiborlu, Uluborlu arasında nümülitik kalkerli (demir ve mangan lekeli) Tersiyer ile Isparta’nın güneyinde volkanik neojenler de bulunmaktadır.
Tersiyer’de ( III.Zaman, özellikle Oligosende) Alp Orajenezi ile Tetis Deniz tabanında ki yeşil kayaçlar ( Ofiolitlerin ) üzerinde biriken tortul tabakalar (Kalker) , kıvrılarak yükseldi Kumluca çevresinde ki dağları (Toros,Beydağı vs) ve tepeleri oluşturdu.
a.4. Quaterner Formasyonlar(Dördüncü Zaman)
Havzanın ova kısmında, nehir yataklarında ve vadi içlerinde bulunur. Genç olan bu formasyonda konklomera, silt, kil ve çakıl depozitlerinden ibarettir. Antalya ve Kumluca ovasındaki Quaterner alüvyon, konglomera ve traverten örtüsünden ibarettir.
1.2.1.b) Jeomorfolojik Birimler
Kumluca ilçesi engebe bakımından çok çeşitlilik arz eder. Bu çeşitliliği fazla yükseklik gösteren dağ ve tepeler ile değişik yüksekliklerde muhtelif genişlik arz eden ova ve platolar meydana getirir. Ayrıca dağınık durumda platolar da bulunmaktadır.
Havzada fizyografik olarak, dağlık üniteler esası teşkil etmekte olup daha ziyade ilçe coğrafyasının doğu, batı, orta ve orta kuzey yörelerinde çok geniş alanlar kaplarlar. Bu nedenle ilçede ortalama yükseklik 1000 m.nin üzerinde bulunmakta ve Türkiye’nin ortalama yüksekliği olan 1.132 m.ye yaklaşmaktadır. En fazla yükselti ilçenin batısındaki Akdağ olup, zirve yüksekliği 3.000 m.yi geçmektedir. Beydağlarında ve Tahtalı Dağlar’ında da yükselti 2.000 m.nin üzerindedir.
İlçede ovalar esas olarak güneyde Akdeniz’e açılan ve ortalama yüksekliği 5 m. olan sahil ovası (Kumluca Ovası) ile batı, orta ve kuzeyde yer alan ortalama yüksekliği 800-1.250 m. olan yüksek ovalardır. Akarsuların meydana getirdiği sahil ovaları Toros dağları silsilesinin genellikle denize paralel uzanması nedeniyle içerilere kadar girememekte ve çok dar bir sahil şeridi manzarası arz etmektedir. Teke Yarımadası’nda Toros silsilesine dair dağlar denize dik olarak uzansa da güney-kuzey doğrultusunda yükseltinin birden bire artması neticesinde Kumluca ovası içerilere kadar girememiştir. Yüksek ovalar genellikle dağ ve tepeler arasında kalmış polyeler halindedir.(Örnek Karagöl Polyesi )
Fethiye Körfezi ile daha doğusu, Dalaman Çayı vadisi ile Antalya Körfezi ve Ovası arasında kalan yarımadaya, geniş anlamda Tekeli Yaylası veya Yarımadası denir. Tekeli yaylalarında, genellikle, temel Jüra veya Eosen flişidir. Bu arada yer yer serpantin tabakaları da (intrussion) geniştir. Temeli oluşturan bu teşekküller değişik yüzeylerde bulunurlar: Bazen 700–1.000 m., bazen de 1.500 m. de bulunurlar, bazen üzerindeki kalker aşınıp gitmiş, bazen ancak küçük küçük ve yer yer kapak parçaları kalabilmiş, bazen de henüz kalın bir kalker örtüsünün altındadır. Flişin bu kadar yaygın oluşu, deniz istilasının da geniş olduğunu, kararlı bir devre üzerinde yayıldığını, aradaki büyük yüzey farkları da, genel yükselmenin her yerde aynı kuvvette olmadığını gösterir. Flişin üzerine, bir kapak gibi üst Kretase kalkerleri örtmüştür, bu da yaygındır ve esas sıradağları oluşturan budur. Flişin yüksekliği kalker tabakaları altında bir doğrultu üzerinde kabarışı, yani flişin genel düzenini de gösteriyor ki; kalker tortulaşmasından sonraki yükselme hareketleri(Orajenik hareket) ve bu sıradağlar, eski doğrultuları, eski sıradağlara uygun olarak kabarmışlardır. Sonraları meydana gelen depresyonlar, çöküntüler, aşınma şekilleri, birçok hallerde, bu eski düzeni tümüyle bozamamıştır. Sıradağlar arasında ve aynı doğrultuda geniş ölçüde karstik çöküntüler oluşmuş ve bunlar bölgede esaslı birtakım şekil değişiklikleri yaratmıştır. IV. Zamanda, şimdiki ovalara, havzalara giren alanları geniş göller işgal etmiştir. Bunlardan da geniş ölçüde alüvyal tabakalar kalmıştır.
Yerşekilleri bakımından, Tekeli Yaylası; genel olarak, güneybatı–kuzeydoğu yönlü, devamlı sıradağlar, bunlar arasında çöküntü ovaları, havzaları bölgesidir. Bu halde Tekeli Yaylası, genel bir bütün içinde, ayrıntılarda, bünyeden, tektonikten ileri gelen, birbirinden az çok farklı bölmelere, küçük küçük coğrafi ünitelere ayrılır.
Tekeli Yarımadası fiziki özelliklerinin genel hatları ile gözler önüne serilmesinde hiç şüphe yok ki, bu yarımada sınırları içinde bulunan Kumluca ilçesi ve yakın çevresinin yüzey şekillerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
b.1.Beydağları
Kumluca ilçesinin kuzey, kuzeybatı, kuzeydoğu, batı ve doğu sınırlarını genel adıyla “Beydağları” olan dağ silsilesi oluşturur. Elmalı Ovası ile Antalya Körfezi arasında geniş ve çok yüksek dağların genel takımına Beydağları adı verilmektedir. Bu geniş ve yüksek sıradağın üzerinde, Alakır Çayı’nın baş tarafında Kumluca, Antalya ve Elmalı Ovası tarafından gelen yaylacıların toplandığı Beydağı Yaylası, sınırlı bir alana bağlı kalmasına rağmen bu yörenin en güzel yaylası olarak bilinir.
Bu dağların temelini kalker temelden oluşan Eosen-Kretase teşkil eder. Arada yer yer killi ve çürük, çoklukla mor renkli, bazen tabakalaşmış çamur niteliğinde fliş teşekküllü, pek az kırmızı yükseltiler meydana getiren serpantinler de görülür.
Beydağları, kıyı üstünde birdenbire kabaran düzgün bir sıradağ kuşağıdır (Bkz. Harita: 2). Denizin mavi dalgaları üstünde birdenbire yükselen Beydağları, yüzey farkının aniliğinden ve büyüklüğünden, yağışların bolluğunda ileri gelen çok şiddetli aşınma ile o kadar yarılmış, deşilmiş ve oyulmuştur ki, Antalya körfezinden batıya doğru bakılınca, karşıdan piramit şeklinde, çok sivri ve yekpare kayalardan oluşan sayısız dağlar sivrilir. Her tarafta bir duvar gibi yükselen bu sivrilerin, yani zirvelerin üzerine yaya çıkmak çok zordur.
Beydağları, aslında, birbirinden iyice farklı ve paralel iki sıradağa ayrılır; Antalya körfezi kıyısını yakından izleyen “Kıyı Sıradağları”, arkasında batı tarafta ise yükselen “Asıl Beydağları” dır. Her iki sıradağ arasında, bütün Alakır vadisini, Bereket dağlarından ötede Bayat Bademlisini, Gargın Bademlisini, Yörük Bademlisini ve daha da ötede Bucak çukurlarını ihtiva eden, flişten oluşan uzun bir depresyon uzanır. Alakır vadisi bu fliş ve şist teşekkülü içersinde oyulmuştur, Bereket dağında fliş çok yükselmiştir. Fakat buradan itibaren Yazır Güzlesi’ne doğru iniş anidir ve sıra üzerinde arka arkaya eklenen irili ufaklı depresyonlar Bademağaç ovasını da içine alır. Bu uzun depresyona Alakır Çayı Bademli Depresyonu adı verilir.
Kıyı sıradağları, Alakır vadisi çukurluğu ile körfez arasında uzanır. Arka tarafta yükselen asıl Beydağlarına göre alçaktır. Arkadaki Alakır çayı vadisi ve özellikle körfez üstünde birdenbire büyük bir düzeye kadar yükselen bu sıradağ o kadar yarılmış, her yerinde o kadar parçalanmış, delik deşik olmuştur ki; bu sıradağı, adeta birbirinden pek derin ve dar, eşsiz sarplıkta ve fakat kısa kısa vadilerle ayrılan birer dağ kümesi, kaya blokları, birer sivri haline gelmişlerdir.
Bu sıradağ Gelidonya Burnu’ndan hatta bunun devamınca bir sıra üzerinde denize doğru uzanan biraz fundalıktan başka bir şeyi olmayan insansız Beş adalardan başlar. Bunun hemen üstünde ilk kabaran dağa Markiz dağı denir. Bu dağ, Çavuş (Adrasan) limanına doğru, 1.000 m. ye yakın yükseklikte, inişli çıkışlı, fakat devamlı bir sırt halinde uzanan, engebeli eteklerinde ancak tarla halinde parça parça düzlükler bulunan bir topoğrafyadır. Markiz Dağı , kuzeybatıda toplu, üstü çıplak ve kayalık Kuz dağına bağlanır. Bu dağ biraz alçalarak Çavuş’u Finike tarafındaki Karaöze bağlayan Arpa Belenini meydana getirdikten sonra, daha ötede, nispeten az kayalık, biraz otu varsa da suyu kıt, fundalık, uzun bir sıradağ başlar. Bunlara Gücer (Şapsal) dağları (750 m.) denir. Bu sıradağın kuzeydoğusunda Çavuş Ovasını Çıralı tarafına bağlayan Yayla Beleninden ötede, deniz kenarında birden bire kabaran dağa Musa dağına geçilir.
Gücer (Şapsal) dağları kuzeye doğru gitgide alçalır. Çıralıyı Kumluca ovasına bağlayan geçite Belen Kıranı derler. Buradan ötede, toplu, 1.200 m.’lerde, güneyden kuzeye gitgide yükselen, çok kayalık, su ve ot yönünden fakir, dipleri fundalık, yukarılara doğru bir hayli çam ve katran ağaçlarını da ihtiva eden Eren dağının dibinde, Tavşan ovacığı, kuzeybatısında Domaşa denilen biraz tarım yapılabilen küçük iki düzlük vardır.
Eren dağı hiç kesilmeden, aynı nitelikte Yanlığı’ya uzanır. Bunun kuzey dibinde, ekilen bu iki küçük ovadan (Ovacıklar) ileride ve birdenbire Görece dağı kabarır. Bunun kuzey dipleri ve daha ilerisi bir dağdan ziyade geniş yaylalar halindedir. Buralara Karagöl yaylası, daha ilerisine ve bunun bir parçası olarak Gömbe yaylası denir. Buraların sediri (katran) çok ünlüdür, çam ve ardıç ağaçları da bulunur. Burada koyaklar çoktu, baharda bazıları göl yapar, fakat bunların ikisi geniştir: Kuzeydekine Kozyanı, güneydekine Göl ve her ikisine birden Karagöl yaylası denir.
Karagöl yaylası kuzeye doğru uzanır ve asıl sıradağ Dazdağına bağlanır. Bu kabarığın deniz tarafında, geniş ve yüksek Tahtalı dağı kabarır.
Daha ilerideki Bereket Dağ’ı ve Çalbalı Dağ’ı, Bakırlı Dağ’ı kütlesi ile birlikte bütün kıyı sıradağlarının en yüksek ve en ilginç dağıdır.
Belen yayladan ileride, batıda Alakır çayı vadisi ile, doğuda yukarıda ki adıyla Göverte, aşağıdaki adı Kesme olan çayın vadisi arasında, kuzeye doğru çok düzgün, esas sırtı 2.000 m.ye yakın yüksekliklerde bir sıradağ uzanır. Bunu baş tarafına Dazdağı denir(2164 m). Bunun her iki yüzünde pek diktir, kayalıktır ve pek çetin engebelidir. Bunun ötesinde hiç kesilmeden, Dörtçam gediğine doğru uzanan Teke dağı da aynı özellikleri taşır. Yalnız, bu dağın doğu yüzünde ve Göverte çayının baştarafında, çok dağlık yerlerin ölçüsüne göre, oldukça geniş (2.000 dönüm kadar ) ve derin, bir karstik düzlük serilir. Bu ovaya Küçük Ovacık veya Gölcük denir.
Kumluca ilçesinin kuzey sınırının dayandığı, yükseltinin oldukça arttığı alanın kuzeydoğusunda Bakırlı, Bereket ve Çalbalı dağları vardır. Tahtalı ile birlikte kıyı sıradağlarının en büyük, en karakteristik olanı budur. Bereket ve Çalbalı dağ kütlesi Tahtalının en az iki misli geniştir. Buda aşağıdan yukarıya doğru keskin dikliklerle yükselir. Fakat bunun üstü Tahtalı gibi tek değil, karşılıklı birkaç sivri tepeyi ihtiva eder. Eren dağı (Ziyaret tepe 2.450 m.), Çürük dağı, Bereket dağı ve Çalbalı, daha batıda Bakırlı dağı bu kütle üzerinde sivrilen tepelerin başlıcalarıdır. Bunların birbirine adeta bitişik, hemen hemen aynı yüksekliklerde tepelerdir ve en yükseği de Bereket dağıdır (2.450 m.) ve burasına Belen tepe denir. Batı ucunda Bakırlı, doğu ucunda Eren tepe olmak üzere bu tepeler açık tarafı kuzeye doğru dönmüş at nalına benzer. Bu tepeler keskin dişli bölmelerle ayrılmış birçok kar çukurlukları vardır. Daha fazla kar gören kuzey tarafı engebeli, taşlık ve çakıllıdır. Bakırlı Dağın zirvesinde son yıllarda hizmete giren gözlem evi önemli bilimsel çalışmalara ışık tutmaktadır.
Bereket dağı doğuya doğru alçalır. Buralara Kurt dağı ve Çukur Ardıç yaylası denir. Batıda Kızıl Senir ve Düzlü Bel sırtlarından itibaren Antalya ovasına doğru Çandır çayı uzanır. Yarbaş Çandırı’nın 10 km. kadar batısından doğan bu çay Kiraz yaylasından inen sularla beslenir ve ovada Boğaçayı’nı oluşturmak için doğuya doğru uzanır.
Antalya ile Kumluca arasında, dağları izleyerek karayolu yapılmıştır. Kumluca’dan Alakır vadisini izleyerek Altınyaka’dan geçerek, Dörtçam gediğini aştıktan sonra Çandır çayı vadisine ve oradan da Antalya ovasına inerse de özellikle Kumluca-Altınyaka arasının ıslaha ihtiyacı vardır. Antalya Kumluca arasını en az yarı yarıya kısaltacak olan bu yol, güzel manzaralı yerlerden geçmektedir. Dörtçam gediğinde bir kavşak noktası vardır ki; buradan batıya ayrılan bir yol Kuzca, Gölcük, Büyükalan ve Dere köylerine kadar uzanır.
Kumluca ilçesinin doğu sınırı boyunca, Alakır vadisi ile kıyı arasında Gelidonya burnundan en kuzeydeki Güllük dağına kadar uzanan bu kıyı Sıradağları kıyıyı çok yakından izleyen orta yükseklikte, çok sarp, çetin, haşin engebeli, engebesinin korunması sayesinde yer yer geniş ormanları da kapsayan, fakat otu ve suyu az, hayvancılık ve yayla rolü zayıf, insanların yerleşmesine ve gelişmesine imkân vermeyen, her şekilde de geçiş rolü adeta sıfır olan bir sıradağdır.
Asıl Beydağları; Kıyı Sıradağların arkasında kabaran daha yüksek sıradağa verilen addır. Elmalı’yı Finike ve Kumluca’ya bağlayan Avlan belinden başlayarak, Korkuteli yakınlarından, Bozova çukurluğunun başındaki Yazır köyü üstüne kadar 80 km. den fazla bir mesafe üzerinde uzanır ve başlayışı gibi Bozova üstünde bitişi de keskindir. Beydağları, baştanbaşa yüksektir. Esas sırt, ortalama 2.250 m.lerde düzgün, devamlı bir kabarık halinde uzanır. Bunun üzerinde yükseklikler 2.500 m.yi bulan ve aşan, çoğu 3.000 m. yaklaşan birçok tepeler yükselir. Genel olarak, bu sıradağ güneyden kuzeye doğru gidildikçe belirli bir alçalma yapar. Sıradağın Alakır vadisine bakan konkav yüzü çok dar ise de, yayın Elmalı tarafına bakan iç yüzü kademe kademe alçalan bir takım etek dağları ve yaylalarıyla çok daha (20 km. den fazla) geniştir.
Beydağları kalker bünyelidir. Fakat daha ziyade mermer kalkerlerdir ve sönük şekiller gösterir. Burada düzgün şekilli vadiler oluşmamıştır. Esas sırt inişli çıkışlıdır, yer yer karstik çöküntülerden ve buzul aşındırmasından ileri gelen küçük küçük çukurlukları da kapsar. Tepelerin çoğunun kuzeye bakan yüzleri pek dik ve yalçın kayalık olup, dipleri yığın yığın kaya döküntüleri ile doludur. Esas sırtın Elmalı’ya bakan dibi birçok yerinde birden bire alçalır ve bundan sonra Elmalı ovası başlar.
Beydağları çok bol yağış alır ve esas sırt 1.500 m.lere kadar bütün kış süresince ve birçok tepeler yaz ortasına kadar karla örtülü kalır. Fakat yapıdaki mermer kalkerin son derece emiciliği dolayısıyla, Kıyı Sıradağları gibi ve daha fazla olarak bu yüksek sıradağı da su bakımından çok fakirdir.
Kuran dağları ile Bakırlı ve Ardıç dağı arasında kalan geniş bir kısmına Kardiç yaylası denir ki; burası Beydağ yaylasının kuzey ucunda yer alır. Bir kademe daha güneyde ve ona bitişik olarak Eren dağı ile Bakırlı dağı arasında, Alakır çayının baştarafına Asıl Beydağ Yaylası denir. Burada, iki kalker sıradağ arasında fliş ve şist yüksek bir düzeye çıkmıştır. Buralarda sönük, hafif dalgalı yüzeyler meydana gelmiştir. Bu oluşumlar zaten zayıf olan kalker yüzey parçalanmıştır.
Beydağ yaylası çok sulaktır. İşte buralarda bol ot ve çayır yetişmesinin sebebi de budur.Eskiden hayvancılıkla uğraşanların en fazla tercih ettiği yaylaların başında gelirken günümüzde, az sayıda yaylacı bu faaliyeti devam ettirmektedir.Elektrik ve yol gibi alt yapı hizmetlerinin getirilmesi ile önemli bir yaylacılık potansiyelini kazanacaktır.
Eren dağının doğusunda Gölcük denilen yerden itibaren özellikler esaslı bir şekilde değişmeye başlar: Beydağları güneybatı yönünü Düzlübel ve Kızıl Senir sırtları, yani Kıyı Sıradağları ise güneydoğu yönünü tutar. Bu suretle Alakır vadisi gitgide denişler. Beydağlarının bu yüzü, Alakır’a doğru inen derin ve gayet sarp derelerle engellenmiş ve yarılmıştır. Gölcük’ten başlayarak esas dağ kabarığının kenarı boyunca, ta Kızlar Sivrisi hizasında, Akpınar deresine kadar çok sarp ve dik kayalık bir falez uzanır. Alakır vadisini oluşturan fliş ve şist oluşumlarının daha çabuk aşınarak, Beydağ kalkerlerinin temas noktasından açığa çıkmasından ve dimdik kalmasından ileri gelmiş olacaktır. Bu en sarp yerlere Karabuz ve Katranbaşı denir. Ve bütün bu engebelerin eşsiz yeri, Kırkpınar ve Kozağacı arasında Devrent boğazı, Belen yayla ile Oluklu arasında Sarıkaya denilen uçurum dikliklerdir. Belen yayladan güneye doğru gitgide alçalan arazi, sonra, Akçay vadisinin hemen doğusu boyunca, Kumluca Ovası’na doğru uzanan orta yükseklikte ve biraz dar bir şerit halinde güneye iner. Bu dağ Finike Ovası’nın hemen üstündeki Tocak dağına (1.223 m.) doğru düzgün bir şekilde alçalır.
Beydağları kalkerli yapı gösterdiği için karstik şekillere(Mağara,dolin, uvala, polye,lapya, traverten kanyon vadi vs.) çok sık rastlanmaktadır. Yüksek zirvelerde kar ve buzul şekillerine ise çok az rastlanır.
b.2. ALAKIR VADİSİ
Batıda Beydağları ve devamınca uzanan Sirgen ve Tocak dağları yan kabarığı ile doğuda Kıyı Sıradağları arasında ve ortası boyunca, keza Kumluca ovasına doğru uzanan Alakır vadisi büsbütün başka bir şekil gösterir. Bunun 50 km. kadar uzunluğu, 15 km. kadar genişliği geçen vadisinde 20 kadar köy serpilmiştir. Bu haliyle, engebesiyle, köy gruplarıyla, araziden istifade şekilleriyle, burası çok açık bir coğrafi ünite oluşturur. Bunun Dereköy’e kadar baştaraf Dereli içi köylerine “Gardiç Köyleri”, vadinin aşağısındaki köylerine de “İğdir
Köyleri” denir. Eski tapularda bu köylerin hepsine birden “İğdirma Gardiç” köyleri denir. Yani İğdir ve Gardiç köyleri denirdi. İşte bu köylerin tamamı Alakır vadisinde kurulmuş köylerdir.
Vadi derin, kesik kesik, hayli engebeli ise de; şekiller doğusunda ve batısında yükselen kalker dağları ile karşılaştırma kabul etmeyecek kadar yumuşaktır. Buralarda toplu, geniş bir ova yoktur, fakat her tarafta ormandan, bazı kayalardan açık yerlerde, eteklerde, hatta suyun kenarlarında, yer yer, parça parça düzlükler, tarlalar eksik değildir. Diğer taraftan iki taraftaki yüksek sıradağlar arasında, Finike Körfezi’ne doğru geniş bir cephe üzerinde açılan bu vadide deniz etkileri çok yukarılara, uzaklara kadar sokulur. Yabani zeytinin Kuzca’nın bir mahallesi olan Kürce’ye kadar çıktığını söylemek bunun açıkça bir göstergesidir. Bu nedenle Alakır vadisi boyları kıyısal bir karakter taşır ve buraları kar tutmaz.
Köyler birkaç hane bir arada olmak üzere, mahalleler halinde çok dağınıktır. Buralarda parça parça tarlalarda tarım yapılır. Bu bakımdan da arazi durumu gibi bölge üretim bakımından da iki kısma ayrılır. Daha soğuk olan Gardiç köyleri yöresinde buğday, arpa ve fasulye esastır. Koyun, keçi beslenir. Yazı hemen üstündeki Söğütcuması’na ve buradaki Arslanlı, Keles ayla/mahallelerine çıkarlar. Dereliiçi’nden aşağıya gitgide ve daha açık bir şekilde kıyısal karakter taşır. Bunun baş tarafına kışın kar yağar. Fakat bir iki gün içinde erir; kışın üç tarafı çok soğuk dağlarla çevrilmiş olan buraya kadar sokulmuş olan nem yüklü hava rutubetini bırakır ve bu nedenle bu mevsimde yağmur da çok yağar. Bu suretle Çayiçi ve Salur’a kadar inen bu köylerde, buğday, arpa, mısır, susam ve darı çok ekilir; üzüm, nar ve incir de çok olur: Karabük narı ile ünlüdür.Son yıllarda Karabük’te seracılıkta gelişmiştir. Buralarda eskiden hayvancılık çok fazla iken şimdilerde örtüaltı sebze üretimi birinci sıraya yükselmiştir. Kumluca’nın yukarısındaki asıl İğdir köyleri de böyledir. Burada Erentepe narları ile meşhurdur. Portakal ve nar bahçeleri yaygındır.
b.3. İLÇE OVALARI
İlçe’de ovalar, esas olarak güneyde Akdeniz’e açılan ve ortalama yüksekliği 10 m. olan sahil ovası ( Kumluca Ovası ) ile batı, orta ve kuzeyde yer alan küçük çaplı düzlüklerden oluşur. Akarsuların meydana getirdiği sahil ovaları Toros dağları tarafından sınırlandırılır. Yüksek ovalar genellikle dağ ve tepeler arasında kalmış polyeler halindedir. (Ör. Karagöl polyesi). Hatta bazı ovalar polye özelliği taşımayan küçük çaplı ovalardan ( Küçük Karstik ova) oluşur. Alakır vadisinde, Karabük civarında tabanlı ovalar bulunmaktadır. Kumluca’ nın diğer çevresinde ki ovalar küçük çaplıdır. Kumluca İlçesi’nin en önemli ovası ilçe merkezinde ki ovadır.
En önemli ova güneyde bulunan kıyı ovasıdır. Finike Körfezi’nin kuzeyinde ki ovaya körfezin hemen kenarında kurulan yerleşmeden dolayı Finike Ovası denir. Yarım ay parçasını andıran ovanın tabanı Gülmez dağının doğu dipleri olup, Tocak dağının ovaya doğru biraz ilerlemesi ile daralır. Buradan itibaren ve Alakır çayından ötede ova gitgide daralarak Mavikent’in doğusunda son bulur. Ovanın doğu–batı yönünde uzunluğu yaklaşık 20 km., genişliği ise 5-7 km. kadar ise de; Akçay vadisi aracılığı ile ova ince bir şerit halinde bir hayli kuzeye doğru sokulduğu gibi, Kumluca’ya doğru genişler. Mavikent’ten sonrası birden bire kesilir ve çok dardır. Batıda Finike ovası ve doğuda Kumluca ovası diye iki kısma ayırabileceğimiz bütün ovanın yüzölçümü 80 kilometrekare kadardır. Kumluca Ovası kuzeye ve doğuya doğru gittikçe daralır. Ova toprağı oldukça verimlidir. IV.Zaman da (Kuaterner) oluşmuş genç ova özelliği taşır. Zeminin üst kısmında ince bir toprak tabakası bulunur.Alt kısmında kum ve çakıl tabakaların ardalanması görülür. Kuzey kısımlarda iri unsurlar bulunurken güneye gidildikçe ince unsurlu alüvyonlar dikkati çeker.
Kışın ovada sert kuru soğuklar olmadığı ve mikro iklim şartları görüldüğü için
ilçemiz ovalarında turunçgiller ve seracılık faaliyeti çok gelişmiştir. Bu ürünler toprağının verimli, nitelikli ve iklim şartlarının elverişli olmasından Antalya ovası ve diğer çevre ovalara göre oldukça lezzetlidir, tercih edilir.
Ova su bakımından zengindir. Kumluca Ovası çevresinde karstik kaynaklar çoktur. Bu karstik kaynaklardan beslenip ovadan geçen sular süreklidir.Akarsuların tamamı ovayı kat ederek denize ulaşır. Kumluca sahillerini özellikle güzel plaj ve kumsallarını bu akarsuların getirdiği alüvyonlar ve sedimentler oluşturmuştur.
Adrasan ve özellikle Olympos sahilleri kumsalları ve plajları dünyaca ünlüdür. Bu kıyı kesiminde de dar kıyı ovaları bulunur.
1.2.2.KUMLUCA’ DA DEPREMSELLİK
Kumluca ve çevresi 1. derecede tehlikeli deprem bölgesi içersinde yer alır. Hasar yapıcı kuvvetli deprem olmamakla beraber 1926 yılı depremi, Rodos ve Meis adalarında ki depremler hasar yapmıştır.Kumluca ilçe merkezi ve yakın çevresi deprem bakımından zayıftır. Kumluca’nın kuzey ve kuzeydoğusu ise 2. dereceden tehlikeli deprem bölgesine
girmektedir. Kumluca çevresinde deprem ile ilgili detaylı,bilimsel çalışmaların yapılıp, önlemlerin alınması, gelecekte ki muhtemel depremle oluşabilecek can ve mal kaybını da azaltacaktır.
1.2.3 .TOPRAK
Kumluca çevresinde değişik özellik taşıyan ve farklı zamanda oluşmuş topraklar mevcuttur. Özellikle azonal topraklardan akarsu taşıması ile oluşan alüvyal ( Kumluca- Mavikent ) topraklar, zonal topraklardan kalkerler üzerindeki Terra-Rossa (Kırmızı renkli Akdeniz toprakları) toprakları bulunmaktadır.
İntrezonal topraklardan hidromorfik, kalsimorfik, vertisolller ve rendzina toprakları bulunmaktadır. Kumluca ve çevresinde Yumuşak kireçtaşı üzerinde oluşan rendzina toprakları, yüksek kesimlerde kahverengi orman toprakları, dağ eteklerinde kovüvyal topraklar ile taşlı litosol topraklar yer almaktadır. Kumluca Ovası’nın kuzey kesimlerinde topraklar biraz iri unsurlu iken, Kumluca Ovası’nın güney kesimlerinde denize doğru toprak ince unsurlu olmakta ve vertisol özelliği taşımaktadır. Kumluca ovasında topraklar verimli olduğu için turunçgillerin ve seracılığın gelişmesini olumlu etkilemiştir.
1.2.4.KUMLUCA İLÇESİNİN İKLİM ÖZELLİKLERİ:
Kumluca İlçesi ,Akdeniz Bölgesi’nin Antalya Bölümün de Teke Yarımadasında yer almaktadır. Coğrafi olarak orta kuşakta bulunan ( 30- 60 derece enlemleri) Kumluca sıcak iklimi ile tanınmaktadır. (Kumluca ilçe sınırları, 30 derece15 dakika – 30 derece 58 dakika doğu boylamları ile 36 derece 19 dakika – 36 derece 70 dakika kuzey enlemleri arasında bulunmaktadır.) Kuzey güney istikametindeki uzunluğu (84 km),doğu batı yönünde ki genişliğinden (34 km) fazladır.
Kumluca Türkiye’nin en güneyinde (Anamur ve Samandağ ile beraber) bulunduğundan güneş ışınlarının yurdumuzda en dik geldiği yerlerin başında gelir(77 derece ile ).Enlem faktörü,kuzeyde Toroslar’ın duvar gibi olması, güneyde ılık Akdeniz’in bulunması ilçemizin iklimini olumlu etkilemektedir.Kuzeyde bulunan yüksek Toros Dağları Bey Dağları) kuzeyden soğuk havayı (Polar) önlemektedir. Kumluca,Güneyde de Akdeniz’e komşu olduğu için yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olan karakteristik Akdeniz iklimi görülmektedir..Seracığın yapılma nedeni de asıl bu iklim şartlarıdır.
1.2.4.a) Kumluca’da Sıcaklık
Kumluca da Akdeniz iklimi görüldüğü için yazlar sıcak, kışları da ılık geçmektedir.Bu sıcaklık şartları iç kesimlere ve yüksek yaylalara doğru gittikçe değişmektedir. Aşağıda ki sıcaklık grafiğinde görüldüğü gibi kış ayların da ortalama sıcaklık 10 derecenin altına düşmemektedir.Yaz aylarında ortalama sıcaklık 30 derece civarındadır.
Yukarıdaki sıcaklık dağılışını gösteren grafik uzun yılların ortalamasıdır. Kumluca’da meteoroloji istasyonu olmadığından Finike Meteoroloji’den yararlanılmıştır. Kumluca ve Finike arasında topoğrafik, relief ve yükselti gibi coğrafi şartlar uygunluk göstermektedir. Ortalama sıcaklık değerlerinin yanında kışın sıcaklık değerleri , Sibirya ve Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası ile minimum değerlere düşmekte ve bazen don olayı yaşanabilmektedir. Turunçgiller ve bazı seralar bu düşük sıcaklıktan zarar görmektedir. Alakır Vadisi boyunca ve yükseklere gittikçe düşük sıcaklıklara sık rastlanmaktadır (Altınyaka, Karacaören,Karagöl vs) Aşağıda ki sıcaklık haritasına baktığımız zaman yaz aylarında eksterm ( en yüksek) sıcaklıklar dikkat çekmektedir. Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları sıcaklığın çok yüksek olduğu (40 derecenin üzerinde) görülmektedir. Bunun nedeni Tropikal havanın etkisi altına girmesidir. Yaz aylarında sıcaklıkla beraber nemin de artması hayatı çekilmez yapmaktadır. Bundan dolayı yaz yalarında yayla ve deniz, insanları kendine çekmektedir. Kumluca merkezi yazın boşalmaktadır. Altınyayla, Karagöl gibi yaylalar yazın dolmaktadır.
Kumluca’nın sıcaklık değerlerine bakarak üç yaz mevsimi, tek bahar mevsiminin yaşandığını, İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgesine göre kışın yaşanmadığını söyleyebiliriz.
1.2.4.b) Kumluca’nın Yağış Özellikleri
Kumluca Akdeniz’e komşu olduğu için ve dolayısı ile Akdeniz iklimi görüldüğü için maksimum yağışlar kış aylarında düşerken, minimum yağışlar yaz aylarında düşmektedir.
Hatta yaz aylarında yağış düşmez, yani kuraktır.Kış aylarında düşen yağışlarda genellikle yağmur şeklindedir.Ancak yüksek kesimlere (Altınyayla,Dereköy vs), yaylalara ( Karagöl, Göllü, Kırkpınar ve Beydağı vs) kar yağışları olmaktadır.
Aşağıda Kumluca Kumluca çevresinde ki aylara göre yağış değerleri verilmiştir.
Ortalama olarak yılda 950 mm yağış düşmektedir
Kumluca ve çevresinde uzun yılların ortalamasına bakarsak (tablo ve grafikte de görüldüğü gibi) yağışlar kış aylarındadır. Yaz ayları kurak geçmektedir. Bu da beraberinde kuraklık sorununu getirmektedir. Tipik Akdeniz iklimi görülmektedir. En fazla yağış Aralık (222mm) , Ocak (221mm) ve Şubat (145mm) aylarında düşmektedir. İlkbahar ayarlındaki yağışlarda önem arz etmektedir. Mart (90mm), nisan (48mm) ve mayıs (20mm) aylarında yağışlar giderek azalmaktadır.Sonbahar ile beraber yağışlar yine artmaktadır. Ekim (63mm) ve Kasım (129mm) ayları yağışın arttığı aylardır. Ortalama, Minimum ve Maksimum yağışlarda önemli değişiklikler söz konusudur. Fakat sağnak (orajlı) yağışlara dikkat çekmek gerekmektedir. Çünkü orajlı yağışlar ile beraber sel felaketleri yaşanabilmektedir. (2005 )
Kumluca ve çevresinde uzun yılların ortalamasına bakarsak (tablo ve grafikte de görüldüğü gibi) yağışlar kış aylarındadır.Ama bazı yılarda, hatta bazı aylarda bile yağışların çok fazla olduğunu görürüz. 1969 yılında bir metre kareye 1682,9 mm yağış düşerken, yakın zamanda yaşanan sel felaketinin olduğu 2006 yılının Ekim ayında metrekareye 349 mm yağış düşmüştür. Minimum yağışlara baktığımız zaman 1973 yılında 397,5 mm yağış ile dikkati çekmektedir. 1992 yılının Ocak ayında 3 mm yağış göze batan bir diğer değerdir.Fakat bu değerler uzun yıllarda göze batmamaktadır. Fakat uzun yıllar içersinde yağıştaki sapmalar ,oynamalar dikkate değer. Bu da gösteriyor ki Kumluca çevresinde düzenli bir yağış söz konusu değildir. Yıllara göre toplam yağış miktarlarını gösteren grafik aşağıdadır. Yağış yıllara göre çok değişim göstermektedir.
Aynı iklim bölgesinde yer almasına rağmen meteorolojik verilerde değişiklikler göstermesi bakımından ve Kumluca ile mukayese yapılabilmesi için Antalya merkezin iklim verileri aşağıdadır. Antalya’ da aralıkta 9.6 derece olan sıcaklık, Kumluca ilçemizde 10.9 dereceye(11 derece) çıkmaktadır. Yine Antalya’da Aralık sıcaklığı 10.8 derece iken Kumluca ve çevresinde 12.3 dereceye çıkmaktadır. Bu veriler gösteriyor ki Kumluca ve çevresinde seracılığa daha uygun mikro klima iklim şartları görülmektedir.
1.2.4.c)Kumluca İlçesinin diğer iklim elemanları ve özellikleri
Kumluca deniz kenarında olduğu için nem miktarı fazladır.Nem fazla olduğu için yıllık ve günlük sıcaklık farkı fazla değildir.Yaz aylarında sıcaklık artınca havanın taşıyabileceği nem artmaktadır. Nem, bağıl ve mutlak nem olarak ikiye ayrılmaktadır. Yazın mutlak nem artarken, kış aylarında bağıl nem artmaktadır.Ortalama 30 derece de 1 metreküp havanın taşıyabileceği nem 30.66 grama yükselmekte bağıl nem % 16.44 olmaktadır. Kış aylarında ortalama sıcaklık 10 dereceye inerken havanın taşıyabileceği nem 9.42 grama düşmekte, bağıl nem % 53 olmaktadır.
Kumluca çevresinde yıllık nisbi nem miktarı % 67 civarındadır. Bu oran kıyı ile iç kesim arasında değişmektedir.Tablodan nem değerlerine bakabilirsiniz.
Kumluca ve çevresinde basınç günlük, aylık ve yıllık değişme göstermekle birlikte,en yüksek basınç 1022 mb (milibar), en düşük basınç 1005 mb arasında değişme göstermektedir.Gezici siklonlar ile yaz ve kış aylarında ki farklı basınç merkezlerinin etkisi basınçların değişmesine neden olmaktadır. Genellikle yaz aylarında basınç düşerken (1005 mb), kış aylarında (1022 mb) artmaktadır. Fakat bu durum sabit değildir. Sürekli değişim gösterir. Hatta kış aylarında daima yüksek basınç etkili olmaz, bazen alçak basınçlarda görülebilmektedir. Zaten kış sürekli yüksek basınç olsaydı Kumluca çevresine yağış düşmezdi. Yazın bu durumun tersi yaşanır.Tablodan değerlere bakabilirsiniz. Kumluca ilçe merkezi ile çevredeki yüksek kesimlerde, yaylalarda (Altınyaka, Beydağı, Karagöl vs)basınç değerleri değişim göstermektedir. Yaz, kış ile gece – gündüz sıcaklık farkları değiştiği için basınçlarda değişmektedir. Sıcak havada alçak basınç etkili olurken, soğuk havalarda yüksek basınç etkili olmaktadır. Kıyılarımızda ki deniz ve kara meltemleri ile iç kesimlerdeki dağ ve vadi meltemleri basınç farkından oluşmaktadır.
Kumluca çevresinde sıcaklık ve basınç farklarına göre rüzgarlar oluşmaktadır. Yaz aylarında Kumluca kıyılarında gündüz deniz meltemi oluşurken, gecede kara meltemi oluşmaktadır. Karalar erken ısınıp erken soğuduğu için yazın Kumluca çevresi Alçak Basınç alanı haline gelir. Akdeniz karaya göre geç ısındığı için Yüksek Basınç alanı halindedir. Gündüz Akdeniz’den Kumluca’ ya doğru deniz meltemi meydana gelirken, gece ise tam tersi yaşanmaktadır.Gece karalar erken soğuduğu için Kumluca çevresinde YB, Akdeniz geç soğuduğu için AB alanı meydana gelir. Kumluca’dan Akdeniz’e doğru geceleyin Kara Meltemi meydana gelir. Alakır Vadisi ile çevresinde ki dağlar arasında gece ve gündüz aynı şekilde Dağ ve Vadi meltemleri oluşmaktadır. Kış aylarında ise durum değişmektedir.Kış aylarında cephesel (frontal) hava hareketleri Kumluca çevresinde etkili olmaktadır. Ayrıca Kış aylarında İç Bölgelerden gelen soğuk hava akımları Kumluca ve çevresini de az da olsa etkilemektedir.
Kumluca çevresin de ki rüzgar yönleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.Kış ayarlında genellikle kuzey yönlü olan rüzgarlar, yaz aylarında güney, güneybatı yönlü olmaktadır. Özellikle güneybatı yönlü Lodos rüzgarları Kumluca’yı etkileyen en önemli yerel rüzgardır. Kumluca çevresinde yağış getiren başlıca rüzgar Lodos’tur. Rüzgar yönüne baktığımız zaman SW ile NNW yönlü rüzgarlar çoğunluktadır.
Kumluca çevresinde rüzgar enerjisi için gerekli çalışmalar yapılmamaktadır. İlçemizin Rüzgar potansiyeli dikkate alınarak, gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Kumluca ilçesinde güneşlenme gün süresi yaz aylarında çok fazla (12 gün) iken, kış ayalarında (4 gün) azalmaktadır. Aşağıdaki tablodan sayısal değerleri görebilirsiniz. Yurdumuzun en güneyinde bulunduğu için Güneş ışınları en fazla açı (77 derce) ile gelmektedir. Güneş ışınlarının gelme açısının yanında, güneşli gün sayısının da fazla olması güneş enerjisine dikkati çekmektedir. Çevreye zarar vermeyen, temiz, yenilenebilir enerji olan Güneş Enerjisi Kumluca için ideal bir enerji kaynağıdır. Ancak şu ana kadar bununla ilgili kayda değer bir çalışma yapılmamaktadır. Kısa sürede bununla ilgili çalışmaların yapılacağını umuyoruz.
Kumluca’ da Diğer İklim Elemanları
Yağışlı gün sayısı kış ayarlında fazla(Ocakta 16 gün ), yaz aylarında ise çok (Temmuz da 0 gün ) azdır.
Kumluca çevresinde donlu gün sayısı Aralık, Ocak ve Şubat aylarında birkaç günü geçmez. Hatta bazı yıllar hiç don olayı görülmez. Don olayı Kumluca’nın her tarafında aynı değildir.Yüksek kesimlerde (Altınyaka) ile Alakır vadisi boyunca kuzeye gittikçe don olayı artarken, kıyıya alçak kesimlere gittikçe don olayı azalmaktadır. Tablodan bilgiler alabilirsiniz.
Buharlaşma miktarı yaz aylarında maksimum seviyeye çıkarken (Temmuz 352 mm), kış
aylarında (Ocak 52 mm ) düşmektedir.Bundan dolayı yaz aylarında şiddetli buharlaşma
olduğu için kuraklık yaşanmaktadır. Sulama bunun için önem arz etmektedir.
Kumluca ve çevresinde toprak sıcaklığı kış aylarında düşerken (Ocak ayında 10,6 derce), yaz aylarında en yüksek değerlerine ( Ağustos ayında 35,3 derece) ulaşmaktadır. Bu da Kumluca’da seracılığın gelişmesine katkı yapan etmenlerdendir.
Kumluca’da açık gün sayısı kış aylarında (Şubat 6 gün ) düşerken, yazın (Temmuz ayında 28 gün ) artmaktadır. Tabloya bakınız.
Kumluca ve çevresinde kış aylarında (Aralık, Şubat 20 gün bulutlu) bulutluluk artmakta, yaz aylarında (Temmuz, Ağustos aylarında 4 gün) ise bulutluluk asgari düzeye inmektedir.
Kumluca kıyılarında deniz suyu sıcaklığı kış aylarında (Şubat 16 derece) minimuma düşmekte, yaz aylarında (Temmuz ve Ağustosta 28 derece) ise maksimuma yükselmektedir.
Yıllık ortalama deniz suyu sıcaklığı hayli fazladır (21,5 derece). Aşağıdaki grafikte bu durum açık şekilde görülmektedir. Yaz turizmi için bölgemize büyük bir avantaj sağlamaktadır.
1.2.5.KUMLUCA’NIN BİYOLOJİK ZENGİNLİĞİ
A- FLORA
I-Deniz Kıyısı Kumul Vejetasyonu
II-Maki Vejetasyonu
III-Orman Vejetasyonu
IV-Yüksek Dağ Vejetasyonu
V-Kaya Vejetasyonu
- I- Deniz Kıyısı Kumul Vejetasyonu:Kumluca’nın deniz kıyısı kumulları Mavikent’in doğusundan başlayıp Alakır Çayı’nın denize döküldüğü yere kadar uzanan dar bir şerittir. Bu kumul şeridinin denizle temas halinde olan kısımları hareketli, iç kısımları ise kısmen stabildir. Bu kumulların hareketli kısımlarında bitki örtüsü seyrek ve genellikle tek yıllıktır. Stabil kısımlarda ise tek ve çok yıllık otsu bitkiler ile çalı formu bitkileri görülmektedir. Bu bitkilerin çoğu tuza dayanıklıdır. Çalı formu bitkilerden daha çok Convolvulus lanatus, türleri, otsu bitkilerden Pancratium maritimum, Euphorbia peplus, Ononis natrix, Tribulus terrestris, Anthemis ammophila, Silene kotschyi var. maritima, Polygonum maritimum, Euphorbia paralias, Cakile maritima, Centaurea aegilophila, Crithmum maritimum, Eryngium maritimum, Lotus halophilus, ve Medicago marina bu habitatlarda en çok görülen türlerdir. Yukarıda adı geçen bitkilerden Pancratium maritimum (Kum zambağı) kumullarda görülen hoş kokulu ve güzel bir bitki olup tehlike altındadır, Anthemis ammophila türü ise Antalya iline özgü endemik bir türdür.
Bu kumul habitat, az da olsa bazı omurgalı ve omurgasız hayvanları da barındırmaktadır. Kumul alanların bazı kısımlarını Deniz Kaplumbağaları (Caretta caretta) sınırlı bir durumda yumurtlamak için kullanmaktadırlar. Bu habitatlarda kuş türlerine ve deniz kaplumbağalarına rastlamak mümkündür.
Kumul habitatı sera, yazlık evler ve günübirlik kullanım ile baskı altındadır. Bu alanların kullanılması esnasında bu sözü edilen canlıların da buraların bir parçası olduğu unutulmamalıdır.
A.II-Maki Vejetasyonu: Genellikle kuraklığa dayanıklı yaprak dökmeyen her dem yeşil bitkilerin oluşturduğu bir vejetasyon tipi olan maki, çoğunlukla çalı formu bitkilerden oluşmaktadır. Bazı maki bitkileri ise ağaç formundadır. Makinin içinde yaprak döken maki bitkileri de bulunmaktadır. Maki vejetasyonu deniz kıyısından başlayıp 600 m yüksekliğe kadar bol yayılış gösterir. Hatta 900-1000 m yüksekliğe kadar çıktığı görülmüştür. Maki vejetasyonu bazı yerlerde saf bir şekilde bulunurken bazı yerlerde Pinus brutia (Kızıl Çam) ormanı ile beraber bulunur. Maki içinde çok çeşitli tek ve çok yıllık otsu bitkiler de yetişmektedir.
Maki vejetasyonunun yaprak dökmeyen baskın türleri Quercus coccifera, Phillyrea latifolia, Laurus nobilis, Olea europea, Ceratonia siliqua, Spartium junceum, Myrtus communis gibi türleri sayabiliriz. Yaprak döken türler ise Styrax officinalis, Pistacia terebinthus, Cercis siliquastrum, Anagris foetida’yı örnek olarak verebiliriz. Ayrıca soğanlı ve yumrulu bitkiler, çiçekleri ile maki vejetasyonuna ayrı bir güzellik vermektedir. Bunlar; Anemone coronaria, Barlia robertiana, Fritillaria acmopetala, Gagea peduncularis, Gynandriris sisyrinchium¸ Iris unguicularis subsp. carica var. carica, Romulea temskyana, Scillla autumnalis, Urginea maritima, Cyclamen graecum subsp. anatolicum’dur. Ayrıca maki içinde su kenarında yetişen bitkilerde bulunmaktadır. Bunlar ise, Lythrum salicaria, Nerium oleander, Tamarix parviflora, Vitex agnus-castus’dır.
A.III-Orman Vejetasyonu: Kumluca ilçesinin ormanları bazı bölgelerde deniz kenarından, bazı bölgelerde ise daha yukarılardan başlamakta olup 1000-1200 m’ye kadar çıkmaktadır. Bölgede baskın orman türü Pinus brutia (Kızıl Çam)’dır. Akdeniz bölgesine dolayısıyla Kumluca’da hakim olan bu Kızıl çam ormanı aşağı kesimlerde yaklaşık 700 m’ye kadar maki bitkileri olan Ceratonia siliqua, Quecus coccifera, Olea europea, Myrtus communis, Pistacia terebinthus ile beraber, vadilerde ise Platanus orientalis, Nerium oleander, Vitex agnus-castus gibi nem seven türlerle beraber bulunurlar.
Pinus brutia ormanının yüksek kesimlerinde, 800-1000 m arasında ise genelde Juniperus foetidissima, Juniperus excelsa ve Juniperus oxycedrus gibi ardıç türleri yer alırlar.
Orman Vejetasyonunun 1000 m. yüksekliğinde ise Pinus brutia arasına Pinus nigra (Kara Çam) türleri yer almaya başlar ve böylece Pinus nigra ormanı 1000-1200 m’ler arasında Pinus brutia ile beraber karışık orman oluştururken 1200 m’den yukarıda Cedrus libani (Sedir Ağacı) ile karışık orman oluşturur. Orman vejetasyonunun içinde yer yer tek ve çok yıllık otsu bitki türleri ile birlikte yumrulu ve soğanlı bitkiler de yetişmektedir.
A.IV- Yüksek Dağ Vejetasyonu: Cedrus libani orman sınırı üzerine çıkıldığında seyrek bir şekilde çalı formuna dönüşmüş Ardıç (Juniperus) ve hanımtuzluğu (Berberis) gibi odunsu formlar görülmektedir. Daha yükseklere çıkıldıkça çoğunlukla yastık formuna dönüşmüş Acanthalimon ulucimum, Astragalus angustifolius, Astragalus lycius ve Onobrychis cornuta türleri ile Asphodeline taurica ve Crocus gibi soğanlı yumrulu bitkiler görülmektedir. Bu bitkiler yüksek dağ vejetasyonuna ayrı bir zenginlik katmaktadır. Kumluca ilçe sınırları içinde yer alan Torosların yüksek dağ vejetasyonu endemik türler bakımından da oldukça zengindir. Bunlardan bazıları; Salvia caespitosa, Onobrychis cornuta, Astragalus angustifolius, Acantholimon ulicinum subsp. lycaonicum, Ptilostemon afer subsp. eburneus, Cerasus prostrata var. glabrifolia ve Asyneuma compactum.
A.V- Kaya Vejetasyonu: Kumluca ilçesinin doğusu Tahtalı Dağı, kuzeyi Toroslar ve batısı Çatalkatran Dağı ile çevrilidir. Sözü edilen dağların yüksek ve alçak kesimlerinde sarp kayalıklar bulunmaktadır. Bu kayalıklarda ortama uyum sağlamış bir çok bitki yetişmektedir. Bu türlerden bazıları; Cymbalaria microcalyx, Hyoscyamus aureus, Dianthus orientalis, Verbascum pestalozzae, Potentilla speciosa var. speciosa, Calamintha pamphylica subsp. davisii, Globularia dumulosa, Tanacetum argenteum subsp. canum var. Pumilum, Valeriana dioscoridis, Euphorbia hierosolymitana’dır.
- FAUNA
Kumluca ve Çevresinin Amfibi, Sürüngen, Kuş ve Memeli Faunası
Yurdumuz biyolojik zenginlikleri ve tür çeşitliliğiyle dikkatleri üzerine çekmektedir. Her köşesinde ayrı bir zenginlik, ayrı bir değer yüklü ülkemizin, güzel ilçelerinden olan Kumluca yöresi ve çevresinde 1993 yılından günümüze kadar yapılan çalışmalarımız ve literatür incelemelerimize göre; 4’ü kurbağa, 31’İ sürüngen, 205 kuş ve 28’i memeli türü olmak üzere toplam 268 tür tespit edilmiştir. Bu türlerden birçoğu nesli tehlike ya da tehdit altında olan türler olup (kuşlardan 35, memelilerden 8 tür) uluslar arası kuruluşlarca koruma altına alınmışlardır. Bu türlerin Kumluca yöresinde yayılış göstermesi bölgenin uluslararası düzeydeki önemini arttırmaktadır.
Yukarıdaki veriler de göstermektedir ki; Kumluca ve çevresi, Türkiye’deki amfibi ve sürüngen türlerinin yaklaşık % 25’ini, kuş türlerinin % 45’ini ve memeli türlerinin % 20’sini barındırmaktadır. Bu da yörenin biyolojik çeşitlilik bakımından ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Yörede yayılış gösteren amfibi, sürüngen, kuş ve memelilere ait türlerin familyaları, bilimsel ve Türkçe adları ile yaşamış oldukları habitat vb bilgiler aşağıdaki Çizelgede; ayrıca, bu türlerden bazılarına ait fotoğraflar da ekte verilmiştir.
Çizelge. Kumluca ve Çevresinde yayılış gösteren amfibi, sürüngen, kuş ve memeli türlerine ait Bilgiler İçin Linke Tıklayınız.
1.2.6. HİDROĞRAFYASI
6.a) AKARSULAR
Kumluca ve çevresindeki akarsular, Akdeniz ikliminin karakteristik özelliklerini gösterir.Yağışın bol olduğu kış döneminde su seviyesi yükselirken yaz kuraklığının yaşandığı aylarda da azalır.Hatta çevremizdeki bir çok akarsu mevsimlik özellik gösterir. Bunun en güzel örneği Erentepe, Güzören, İncircik köylerinin bulunduğu sahadan sularını toplayan Gavur Deresi’dir. Sonbahar aylarında ilk yağışlarla akışa geçen dere, zaman zaman taşkınlarla birlikte can ve mal kaybına da neden olmaktadır. Hem bu taşkınları önlemek hem de tarımsal sulamada kullanmak amacıyla Toptaş Köyü yakınlarında bir gölet yapımı için çalışmalar başlatılmıştır. Göksu Çayı, Salur dağının doğu cephesinden Salur köyünün kuzeybatı tarafından kaynağını alır. Salur köyünün ortasından geçerek Hızırkahya ve Hacıveliler köylerinden geçerek güneye yönelmekte ve Akdeniz’e dökülmektedir. Ömerbeleni ve Ortaköy’ün doğu tarafından kaynağını alan Baysı Deresi mevsimlik akarsu özelliği taşır.Yapılan ıslah çalışması neticesinde taşkın döneminde bu akarsu etrafı için tehdit olmaktan çıkmıştır. Belen Köyü’nün batısından kaynağını alıp Beşikçi Köyü’nden ovaya inen Üleşik Deresi de mevsimlik akarsulardandır. İlçemizde birçok dere olmasına rağmen sanırım üzerinde durulması gereken en önemli akarsu Batı Antalya’nın da en önemli akarsularından biri olan Alakır Çayıdır.
ALAKIR ÇAYI: Bu akarsuyun ilk kaynağını aldığı yer Antalya körfezinin batısında kabaran dağlık kütlenin en sulak bir yeri olan Dere Köyü sınırları içerisindeki Beydağ yaylasıdır. Bu yaylanın batı tarafında kabaran dağların dibinden kükreyerek çıkan birkaç kuvvetli pınar Alakır çayını meydana getirirler. “Alakır çayı 3000 lt./sn. kuvvetinde çıkan bir kaynağa sahiptir.” Daha sonra bu çay, Aksu, Karaağaç, Gönen çayı, Gödene çayı, Çaltı çayı, Balıklıağa çayı ve en son olarak da Koca çayı sularına katarak dereboğazı denilen dar ve uzun vadiden ovaya ulaşır. Eskiden Hasyurt’un batısından denize dökülen çay, ovaya ulaştığı yerde Romalılardan kalma Kırkgöz Kemeri’nin (köprüsü) gözlerinin dolarak bir set vazifesini görmesi sonucunda yatak değiştirerek doğuya yönelmiş ve günümüzde Göksu’yun yatağından denize dökülmektedir.( Debisi 4.5 metreküp/saniye)
Alakır Çayı, Karabük
Çok uzun bir nehir olmayan Alakır çayı 60 km uzunluğundadır ve 600 km² lik bir su toplama havzasına sahiptir. Fakat kaynağını yüksek dağlardan ve kuvvetli pınarlardan aldığı için güçlüdür. Kış ve ilkbahar aylarında özellikle yağmurlardan sonra kuvvetli bir nehir görüntüsü alır. Yaz aylarında ise kuraklığa bağlı olarak su seviyesi oldukça azalır. Fakat karstik kaynaklardan beslendiği için tamamen kurumaz. Alakır Çayının yatağı farklı vadi profillerine sahiptir. Akarsuyun yukarı çığırı yamaçları oldukça dik olan kertik(çentik) vadi profili gösterirken, Karacaören Köyü Karabük mahallesi yakınlarında tabanlı vadi, Alakır Barajı’nın da inşa edildiği Dere boğazı mevkiinde yarma (boğaz) vadi özelliğine sahiptir.
6.b) ALAKIR BARAJI: Alakır çayının Dereboğazı’na girdiği noktada sulama ve taşkından koruma amacıyla bir baraj kurulmuştur. Yüzölçümü 469 hektar, kapasitesi ise 80 milyon metreküp sudur. Sulama maksadıyla kullanılan bu barajın üzerinde hidroelektrik üretmek için çalışmalara devam edilmektedir.
Alakır Barajı,Çayiçi
6.c) YER ALTI SUYU: Kumluca Çevresi (Ova hariç) karstik bir yapıda olduğu için zengin karstik su kaynaklarına sahiptir. Başta Alakır Çayı olmak üzere bu kaynaklar dere ve çayları beslemektedir. Ancak bu karstik yapı suyun toprak tarafından emilimini hızlandırdığı için toprak çoğu vakit kurudur. Bundan dolayı ilçe kırsalında daha ziyade kuru tarım yöntemleri hakimdir.Suyun dağınık olması yerleşmenin de dağınık olmasına neden olmuştur.
Ova merkezinde ise taban su seviyesinin Kuzeyden Güneye doğru yükseldiği görülmektedir.Öyle ki denize yaklaştıkça 5-6 metrelerden yer altı suyuna ulaşılabilmektedir.Ancak deniz suyu ile karışımın fazlalaştığı bu kesimlerde suyun tuz oranı da artmaktadır. Bu da ileri de çoraklaşmaya neden olabileceğinden birtakım önlemlerin alınması gerekmektedir. Kumluca’da yer altı suyu normal ve artezyen kuyuları vasıtasıyla tarımsal sulamada etkin bir şekilde kullanılmaktadır.
2.BEŞERİ ÖZELLİKLER
2.I.YERLEŞME
Antalya yöresinin Anadolu Selçukluları tarafından Süleyman Şah tarafından alındığı bilinmektedir. Fakat Kumluca ve çevresinde Selçuklulardan kalma hiçbir esere rastlanmamaktadır. Anadolu’yu işgal eden Moğolların 1336’da çekilmesi ile Anadolu da beylikler dönemi başlayacaktır. Bu dönemde Hamitoğulları beyliğinin bir kolu olan Tekelioğulları yöreye hâkim olmuştur. Yıldırım Beyazıt döneminde yöre, Osmanlı egemenliğine girmiştir.
Kumluca ilkçağlardan beri birçok devletin yerleşim alanı içinde yer almıştır. Bunlardan Likyalılar, Fenikeliler, Romalılar ve bir kavim olan Selimler sırasıyla ilk yerleşip dağılan topluluklar olarak bilinirler. Bu dönemler İlçe sınırları içinde tarih öncesi çağlarda kurulmuş olan Olympos (M.Ö. II), Rhodiapolis, Korydalla, Limyra gibi antik kentlerin varlığından anlaşılmaktadır.
Bütün bu devirlerde Kumluca’da yerleşik hayatın olmadığı anlaşılmaktadır. Hayvancılık yapan göçebe Türkler, yazı Elmalı ve Korkuteli yaylalarında, güzü Kuzca ve çevresinde, kışı da bugünkü Kumluca sınırları içindeki bölge, Iğdırmıgardıç veya kısaca halk dilinde Gardıç ile tanınan yörede geçirirlerdi. Bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu yer, o günlerde tamamen fundalık ve bataklıklarla dolu olduğundan, ilk yerleşim ilçe merkezinin 5 km. kadar doğusunda tepelerin eteklerinde, “Sarıkavak” adıyla 1830 yıllarında kurulmuştur. Teke Sancağı adıyla Konya iline bağlı olan Antalya’nın 1914 yılında müstakil il olması ile yeni idari düzenlemelere gidilmiştir. Elmalı’dan ayrılan Finike ile Antalya’ya bağlı Iğdırmagardıç bucağına bağlı bir köydür. Bugünkü Kuzca köyü ise ayrı bir bucak idi. 1924 yılında Kuzca bucağının merkezi güneye Gödene’ye (Altınyaka) alınmış ve zamanla göçebe halkın yerleşerek kalabalık bir merkez haline getirdiği bugünkü ilçe merkezinin bulunduğu “Kumluca bucağı” kurulmuştur.
Kumluca bucağı sonraki dönemde daha da büyüyerek, 01. 04. 1958 yılında 7033 sayılı kanunla Finike’den ayrılarak ilçe olmuştur. Şu anda Kumluca ilçesinde ilçeye bağlı 41 Mahalle bulunmaktadır.
Kumluca ilçesinde başlıca yerleşme tipleri kır ve belde yerleşmeleridir. İlçe sınırları içerisinde 3 belde (Beykonak, Çavuşköy ve Mavikent), 24 köy yer almaktadır.
Kumluca’da kır yerleşmelerini, köylerle bu köylerden daha küçük yerleşme tipleri (mahalle, yayla) oluşturmaktadır. Kumluca ilçesinde yerleşmelerin şekil ve tipleri göz önüne alındığında yerleşmeleri şu şekilde gruplandırabilir:
Kumluca ilçesindeki yerleşmelerin çoğunluğunu dağınık yerleşmeler oluşturmaktadır. Toplu yerleşmeler daha çok Merkez bucağa bağlı köy yerleşmeleri şeklinde iken, Altınyaka bucağına bağlı tüm yerleşmelerin dağınık yerleşmeler şeklinde olduğu görülür. İlçe’de 16 köyde dağınık, 10 köyde toplu ve 1 köyde ise seyrek yerleşme şekli görülmektedir. Kumluca ilçesinde 6 köy etekte kurulmuş iken 13 köy sırtta, 6 köy ovada, 1 köy nehir kenarında ve 1 köy de vadi içersinde kurulmuştur.
Kumluca ilçe coğrafyasında morfolojik ünitelerin kısa mesafelerde değişikliğe uğraması, Akdeniz sahil şeridinin hemen gerisindeki Kumluca Ovası’ndan sonra eğim ve yükselti koşullarının birden artmasına neden olmuştur. Bu durum yerleşmelerin kuruluş yeri ve şeklini etkilemiştir. İlçe’ye bağlı 27 köyden 18 tanesinde yerleşmeler dağınıktır. Bu yerleşmelerin Kumluca Ovası’nın hemen gerisinde kuzeye gidildikçe yükselti basamağının arttığı alanlarda yoğunlaştığı görülür. İlçe yüzölçümünün çok geniş bir alanını kaplayan, Akdeniz’in kuzeyindeki Kumluca Ovası’nın kuzey, doğu ve batı sınırının hemen gerisinden başlayarak 100-300 m. ve 1300-1400 m. yükselti basamakları arasındaki bu yerleşmelerin genel karakteri dağınık yerleşmeler oluşudur.
Dağınık yerleşmeler orman içi ve orman bitişiği olup genellikle sırtta ve etekte kurulmuş yerleşmeler şeklindedir.
Altınyaka bucağı bağlı köylerinde Karacaören (550 m.) hariç tutulursa yükseltinin oldukça fazla olduğu görülmektedir Karacaağaç (850 m.), Altınyaka (950 m.), Gölcük (1.200 m.), Büyükalan (1.300 m.), Dereköy (1.300 m.) ve Kuzca (1.400 m.) köylerinde yükseltinin oldukça artmaktadır. Bu köylerden Altınyaka bucak merkezi olması münasebetiyle sırtta ve orman içinde kurulmuş olmasına rağmen yerleşmenin toplu olması ile istisnai bir durum teşkil eder. Ancak diğer bütün köylerde yerleşmeler dağınıktır ve orman içersinde yer alırlar. Kuzca, Dereköy ve Gölcük köyleri etekte, Karacaören, Karacaağaç, Çaltı ve Büyükalan köyleri ise sırtta kurulmuşlardır.
Merkez bucağa bağlı dağınık yerleşmelerin görüldüğü yükselti basamağı 100 m. ile 500 m.’ler arasındaki alanlarda yoğunlaşmıştır. Bu alanlar Kumluca Ovası’nın kuzey, doğu ve batı sınırların sona erdiği yerin hemen gerisinde 100-500 m. yükselti basamağının oluşturduğu alanlarda orman bitişiği-orman içi ve etekte-sırtta kurulmuş köylerdir. Erentepe, Yazır ve Belen etekte ve orman içinde, İncircik ve Toptaş köyleri sırtta orman bitişiğinde, Çayiçi, Güzören, Yenikışla ve Yeşilköy ise sırtta ve orman içinde kurulmuş, dağınık yerleşmelerin görüldüğü Merkez bucağa bağlı köylerdir.
Merkez bucağa bağlı 10, Altınyaka bucağına bağlı 8 köyde dağınık yerleşmeler hâkimdir. Bu köylerin tamamı orman içi ve bitişiğinde, etekte ve de sırtta, yükselti basamağının fazla, yeryüzünün oldukça parçalı olduğu alanlarda kurulan dağ köyleridir.
Kumluca ilçesinde toplu köy yerleşmelerin ise; ovada sahil köyleri ile merkezin çok yakınında kurulmuş ve Merkez ilçe ile karşılıklı sosyal, ekonomik etkileşimi sonucu gelişmiş köyler oluşturur. Bu köyler Beykonak, Maviket Sarıcasu, Hacıveliler, Hızırkahya, Kavakköy ve Salur köyleridir. Çavuşköy ise merkezden oldukça uzakta, güzel bir koyda vadi içersinde kurulmuş bir yerleşim olmasına rağmen fiziki şartların ve turizm potansiyelinin uygunluğu buradaki yerleşmenin şeklini ve tipini şekillendirmiştir. Kumluca’da yerleşmenin şekillenmesinde ve dağılışında fiziki şartlar, beşeri ve ekonomik özellikler belirleyici rol oynamaktadır.
Ova ve sahil köylerinde, köy yerleşmelerinde başlıca ekonomi tarım ve turizm iken sırtta ve etekte kurulmuş orman ve dağ köylerinde ise ekonomik faaliyetler tarım ve hayvancılık şeklinde belirginleşmektedir.
Köy yerleşmelerindeki konutlar genellikle eski tiptedir. Bu konutlar, gerek yapı malzemesi gerekse yapılış tarzları ile doğal çevre ile olan ilişkiyi güzel bir şekilde yansıtırlar. Genellikle konutlarda kullanılan malzeme yakın çevreden temin edilmektedir. Eski tip konutlar tek katlı veya iki katlıdır (Bkz. Foto 1). Ancak son zamanlarda inşaat tekniğinin ilerlemesi, ekonomik gücün iyileşmesi, şehirlerde yaşayıp ta köyüne modern tarzda ev yaptıranların artması yeni tip konutların çoğalmasına neden olmaktadır. Ulaşım ağının iyileşmesi ile inşaat malzemelerinin rahatlıkla bütün köylere ulaştırılabilmesi ile bütün köylerde modern tarzda evler rastlanmakta ve sayıları her geçen gün artmaktadır. Bu evler tamamen çimento, kum, taş, tuğla, kiremit ve az miktarda kereste kullanılarak inşaa edilmiştir. Yapılmış olan bu yeni evlerin (Altınyaka, Kuzca, Büyükalan ve Dereköy köylerinde olduğu gibi) bir kısmında sürekli oturulmayıp yılın belli zamanlarında kullanılmaktadır. Özellikle şehirde yaşayanlar yaz tatillerini burada geçirmektedirler.
Foto 1: Taş, kerpiç ve ahşabın kullanıldığı eski bir mesken, Kuzca
Yeryüzü şekillerinin oldukça parçalı ve su kaynaklarının nispeten kıt olduğu konumlarda kurulmuş olan köyler genellikle birkaç mahalleden oluşmaktadır. Köyaltı iskân şekillerinden olan mahalle yerleşmeleri, ilçede oldukça çok sayıdadır (Çukurca/Altınyaka, Karabük/Karacaören, Çayır/Gölcük, Çulha/Kuzca, Karacağaç/Büyükalan gibi). Bu mahalleler köyden çeşitli ekonomik ve sosyal nedenlerle ayrılan nüfusun köy sınırları içersinde başka bir yere yerleşmesi sonucu meydana gelmiştir. Mahalle yerleşmelerinin ortaya çıkışı; yeryüzü şekilleri, iklim şartları ve su kaynakları gibi fiziki coğrafya şartları ile ulaşım, mülkiyet durumu, akrabalık ilişkileri ve tarihi olaylar gibi beşeri faktörler rol oynamıştır.
Köyaltı iskân yerleşmelerinden bir diğeri de yaylalardır. İlçe sınırları içersinde yaylalar kuzeydeki yükseltinin en fazla olduğu yerleşim sahaları içersinde görülür. Altınyaka, Söğütcuması (Kuzca), Karaağaç (Büyükalan), Beydağı (Dereköy), Göl ve Kırkpınar (Karacaören ) bu yaylalardan bazılarıdır. Bu yaylalar 950 m. ile 2.000 m. yüksekliklerde yer alırlar.
İlçe’de bir başka yerleşme tipi kasabalardır. Bu yerleşmeler, köy ve şehir yerleşmeleri arasında bir tür geçiş özelliği taşırlar. Nüfus kriterleri esas alınarak yapılacak bir ayrıma göre, İlçe’de 6 kasaba bulunmaktadır. 2007 yılı nüfus sayımlarına göre bu kasabaların nüfusu Mavikent 8.033, Beykonak 7.240 Çavuşköy 2.435, Hacıveliler 2.963, Sarıcasu 2.867 ve Salur 2.225 kişidir. Mavikent (1974), Beykonak (1987) ve Çavuşköy (1995) yerleşim birimlerinde belediye teşkilatı mevcuttur.
Kasabalarda başlıca geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Beykonak ve Mavikent fonksiyonel açıdan sadece tarım faaliyetlerinin bulunduğu bu nedenle nüfusun arttığı ve de buna paralel hizmet sektörünün geliştiği yerleşim birimleridir. Çavuşköy ise diğer kasabalardan farklı bir özellik gösterir. Burada tarımsal faaliyetler yanında turizm faaliyetleri de son derece gelişmiştir. Hacıveliler, Sarıcasu ve Salur gibi yerleşim birimlerinin Kumluca Ovası üzerinde ve yükseltinin az olduğu ve merkezin hemen yakınında kurulmuş olması, tarımsal faaliyetlerdeki hızlı gelişme yerleşmenin karakterini değiştirmiş; önceleri birer köy yerleşmeleri iken buralara kasaba karakteri kazandırmıştır.
Kasabalar tek katlı eski tip konutlar oldukça yaygındır. Bunlar arasında yapı malzemeleri bakımından taştan, ahşap ve kerpiçten yapılmış olanlar ile tuğla ile örülerek inşaa edilmiş konutlar da bulunmaktadır. Konutların bazılarında, hemen bitişiğinde olmak üzere, hayvanlarla ilgili eklentiler bulunmaktadır. Günümüzde Çavuşköy, Beykonak, Mavikent, Salur, Sarıcasu, Kavakköy ve Hızırkahya kasabalarında 2, 3 ve 4 katlı betonarme tarzda yapılmış, altı depo, ahır ve garaj olarak kullanılan modern konutların, oldukça yaygın olduğu görülür.
İlçe’de tek şehir karakterli yerleşme birimi Kumluca şehridir. 2007 yılı nüfus sayımlarına göre şehrin nüfusu 31.581 kişidir. İlçe merkezi olması münasebetiyle Kumluca’da hizmet sektörü gelişmiştir. Çevre köyler için hemen hemen tüm ihtiyaçların karşılandığı bir merkezdir.
Kumluca şehrinin ilk yerleşim alanı bugünkü ilçe merkezinin 5 km. doğusundaki tepede Sarıkavak’tır. Şehir zamanla batı, kuzey ve güney istikametinde genişleyerek bugün Kumluca Ovası diye adlandırılan ovanın doğu kenarında yerleşmiştir. Burası ilçe merkezi konumundadır. Fundalık ve bataklıkların kurutulması, fiziki şartların nüfus üzerindeki baskılarının azalması dolayısı ile tarımın gelişmesi ve özellikle 1980’li yıllardan sonra turfanda sebzecilik (seracılık) faaliyetlerinin başlamasıyla birlikte Kumluca ilçe merkezi farklı bir hüviyet ve karakter kazanmıştır.
Günümüzde çok katlı betonarme tarzda yapılmış modern konutlar şehir merkezinde Antalya’yı Finike ve Kaş’a bağlayan devlet karayolunun geçtiği yolun iki tarafında Hastane Caddesi, Gödene caddesi ve Deniz yolu caddesi üzerindedir. Şehir merkezinde konut alanlarının dışında iş ve ticaret alanları ile kamu ve özel kuruluşlar, eğitim, kültür ve sağlık alanları da yer almaktadır.
Merkez ilçe 2007 yılı itibarıyla Yenimahalle, Karşıyaka, Eskicami, Bağlık, Cumhuriyet, Kasabçayırı, Sarıkavak, 50. Yıl, Göksu, Kum, Merkez, Meydan, Narenciye ve Temel Eğitim mahalleleri olmak üzere 14 mahalleden oluşur. Yenimahalle ile Bağlık mahallesinin ikiye ayıran Eski Finike Caddesi Hasan Tuna Caddesi (Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı) olarak adlandırılır.