İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gödeneli Köy Enstitülüler

Bu Bölümde Gödeneli 4 öğretmenimizin öyküsünü bulacaksınız.

Remziye ARIKAN (ÖNDER)

Kendisini 02.01.2013 tarihinde Antalya’da evinde ziyaret ettim.

O dönemlerde nasıl oldu da öğretmen okuluna gittiniz? diye sordum.

O günlerin heyecanı ile anlattı Remziye öğretmenim: “Arkadaşlarım Seher, Süheyla ve Ayşe gidince ben de gitmek istedim ama Babam göndermedi. Çok üzülmüştüm. Bahar ayları geldiğinde bir gün babamın küçük kız kardeşimi okutmak istediğini anlatışını dinledim. Ben de beni niçin okutmadın diye yaygarayı kopardım. Ağlamalarıma dayanamayınca beni Aksu’ya götürdü. Arkadaşlarım orada 4. sınıfa başlayalı epey olmuştu. Beni bir sınav yaptılar ve 5. sınıftan okula aldılar. Bir ay gibi beşte okuduktan sonra mezun oldum. Kumluca’lı İki arkadaşım daha bizimle beraber olmuştu. Perihan Demet ve Melekper Özdemir. Perihan Demet’i genç yaşta elim bir hastalık sonucu kaybettik. Melekper ile ben Köy Enstitüsü’nden hızlandırılmış yaz kursları ile 1946 yılında mezun olduk.”  dedi. Remziye öğretmenim 1946 yılında mezuniyetten sonra kendi köyüne tayin olur. Evlenince Finike’ye gider. Kumluca’lı olarak okuyan ilk bayan iki öğretmenden biridir.

Kadir ÖNDER

Kendisini 02.01.2013 tarihinde Antalya da evinde ziyaret ettim.

Kadir Öğretmenim şöyle anlattı öğretmen oluşunu: “4. sınıfı bitirince öğretmen gitti ve öğretmen gelmeyince okul kapandı. Bizim de o dönemde en yakın gidebileceğimiz yer  Kumluca. Oraya da zor gideriz. Biz başladık ev işlerine yardım etmeye bana umumiyetle öküz gütme görevi verilirdi. Tevfik Hafız’dan aldığım Arapça alfabeyi ve duaları öküz güderken ezberlerdim. Ertesi yıl okula Hilmi Oktay öğretmen geldi. Başarılı da bir öğrenci idim. Bana okulu bitirince ne yapacağımı sordu. Bende Hafız olacağımı söyledim. Herhalde Tevfik Hafız’dan etkilenmiştim. O da bana Tevfik Hafız zengin adam hafızlığı yapıyor. Senin baban ise onun yanında ortakçı dedi. O zaman ne yapayım öğretmenim dedim. Aksu’da yeni bir okul var oraya git benim gibi öğretmen olur devletten maaş alırsın dedi. Ben de olur dedim. Bir ara Aksu için gerekli evrakları getirdi ve birlikte doldurduk. Öyle itina ile doldurduk ki yedeği olmadığı için hata yapma şansımız yoktu. Sonunda 1944-1945 ders döneminde Aksu Köy Enstitüsü’ne başladım. Okul 5 yıl idi. Ama ben yaz okullarıyla birlikte 4 yılda yani 1948 yılında bitirdim ve Finike’ye atandım.” diye bitirdi kısaca Kadir Öğretmenim.

                Kadir Öğretmenimi geçtiğimiz yıllarda kaybettik. Allah rahmet eylesin.

Mahmut IŞIK

Mahmut Öğretmenimi ziyaret ettiğimde 80 yaşın üzerinde idi ve kiraz ağacının başında kiraz topluyordu. Eskilerden çok konuştuk. O da kısaca şöyle anlattı öyküsünü: “ İlkokul 3. sınıfı bitirince kızlar Aksu’ya gidiyorlardı. Biz de heveslendik. Kızları aldılar bizi almadılar. Biz de okulu bitirince 3 yıl sonra gittik. Dördüncü sınıftan sonra bir yıl ara verilmişti. Onun için okulu bir yıl geç bitirdik. Ve 1949’da Aksu Köy Enstitüsü’nden mezun oldum. Yeniceköy’e (Mavikent) atandım. Gödene’den de emekli oldum.” diye anlattı Mahmut öğretmenim. Mahmut öğretmen 1949 yılında Yeniceköy’e atandıktan sonra sırasıyla Gerçen (Erentepe), Finike/Arif okullarında çalıştıktan sonra 1957’de askere gider. Asker dönüşü Kuzca ve Hızırkahya köyünde çalıştıktan sonra 1972 yılında kendi köyü olan Gödene’ye gelir. Oradan da 1983 yılında 34 yıllık öğretmenken emekli olur. Halen de Altınyaka’da yaşamaktadır.

Mustafa YİĞİT

Mustafa Öğretmenimi 03.10.2012 tarihinde ziyaret ettim. O da öyküsünü şöyle anlattı: “ Köyde biraz kalaycılıkta çalıştıktan sonra babam beni Finike’ye bir kalaycının yanına çırak verdi. Orada bir müddet çalıştıktan sonra köyde okul açıldığını duydum. Ama beni kalaycı bırakmadı o yıl okula gidemedim. 1939-1940 ders döneminde köye gelerek İlkokula başladım. Üçüncü sınıftan sonra bir yıl ara verildiği için okulu 1945 yılında bitirdim. Aksu Köy Enstitüsü’ne arkadaşlarım gittiği için ben de gitmek istedim ama babam göndermedi. Bir gün teyzemin kocası Antalya’ya gidiyordu ona yalvardım. Annem de isteyince beni götürdü. Babamın haberi olmadan gittik. Oraya varınca okula kaydolmama yardımcı oldu. Daha sonra Babamı da ikna ettiler. Böylece başlayan Aksu Köy Enstitüsü maceram 1950 yılında mezun olarak bitti. İlkokulda okurken çoğu zaman okula yalınayak gelirdim. Ayakkabı olmadığı gibi çarık bile bulamazdım.

                Yaz aylarında köyün değirmeninde çalışarak okul harçlığımı buradan çıkarırdım. Oradaki görevim ise değirmene gelen su arkını (kanal) temiz tutmak, çalıların arkı kapatıp suyun başka yere akmamasını sağlamak. Akşama kadar o suyun içinde bir aşağı bir yukarı yalınayak gidip gelirdim.”

                Mustafa Yiğit Öğretmenim hiç aklımdan çıkmayan bir anısını ise şöyle anlattı : “ Kadir Önder, Mahmut Işık ve ben köye gitmek için Aksu’dan çıktık. Yaya olarak Antalya’ya geldik ve Kadir Önder’in bir akrabasında misafir kaldık. Sabah erkenden kalkıp yola çıktık. Çandır üzerinden yaya olarak Altınyaka (Gödene)’ya gelecektik. Yolda acıkırız düşüncesi ile bir ekmek alalım dedik. O zamanlar şimdikinden bayağı büyük somun ekmekleri olurdu. Ama üçümüzün üzerinde bir ekmek alacak para çıkmadı. Ancak yarım ekmek alabildik. O zamanlar ekmekler yarım ve çeyrek olarak da satılırdı. Yolda köylülerden davet edenler oldu ve o ekmeğe fazla ihtiyaç kalmadı. Gece geliverdik köye.” diye tamamladı Mustafa öğretmenim öyküsünü. Ama bu bölümü anlatırken oldukça duygulanmıştı.