Bir Doğu Lykia Kenti İdebessos
İsa KIZGUT* – Süleyman BULUT** – Nevzat ÇEVİK***
1842’de Lykia yolculuğu yapan Spratt ve Forbes 4 Nisan’da İdebessos’a da uğramıştır. Kentin yazıtlarıyla ilgili ilk çalışma ise Kalinka tarafından 1944’te yayınlanmıştır. 1958’de Stark’ın gezi değerlendirmesi ve Bean’in kalıntılara ve tarihe yönelik özet incelemesi değerlendirmesi sonrasında Bayburtluoğlu’nun da kısa bir ziyareti söz konusu olmuştur.
Hellenkemper ve Hild de bölgedeki hızlı-yüzeysel incelemelerinde İdebessos’u ele alan bilim adamlarındandır. Çevik de kentte ilişkin ilk gözlemlerini 2000 ve 2008 yıllarında gerçekleştirmiştir. Ekibimiz, 2008 yazında yerleşimi tüm kalıntılarıyla ele alıp detaylıca incelemiş ve varılan sonuçları bu makale kapsamında bilime sunmuştur.
Stephanos’un sözlüğünde Lykia kentlerinden biri olarak sayılan İdebessos, Hierokles’te yanlışlıkla İlebessos olarak yazılmıştır. Kentin adının anlamı ve kaynağıyla ilgili kesin bilgi bulunmamakla beraber, Adındaki “ss” sufixi –soneki-, kalıntılarla görünenden daha
eski bir yerleşimin var olduğunu düşündürmektedir. Lykçe’de olasılıkla “İdãb”dır. “Kadın adı olan ‘İtei’ ve ‘maxzza’dan bir kompozisyon olarak Idamaxzza biçiminde gelmektedir”.
Neumann da olasılıkla bir kişi ismi olduğunu belirtir. Perslere ait “İte” adının geçtiği bir Klasik Dönem sikkesinin İdebessos’a ait olması kuşkuludur. Bölgede ‘İte’ ile başlayan başka bir yerleşim ismi şimdilik bilinmemektedir. İdebessos’un adıyla ilgili daha anlamlı bir yorum Ramsay tarafından yapılır: “Kurt olarak anılan Pisidia rahiplerinin başı olan Başkurt ‘Edagdabos’ (Arkhigallos) olarak adlandırılıyordu. Grekçe ‘Arkhi’nin karşılığı Anadolu’da İda, İdo yada Ede idi. ‘İda Dağı’ başdağ ya da en yüksek dağ idi. Idomeneus ise ölçülü şiirde kullanılan ‘İda’nın uzun hecelenmiş biçimiydi. Meno yada mene ise Anadolu’da rahip ailesinin ortak ismiydi. Bu kökenden oluşturulmuş diğer bir yerleşim adı olasılıkla Likya’daki İdebessos’tur”. Pisidia sanat geleneğinin, Lykia’ya göre çok daha baskın olduğu İdebessos’ta Ramsay’in yorumu yörüngesinde adlandırması normal görünürken, kentin arkasındaki dağlık alanda bulunan bölgenin en yüksek tepesi Kızlarsivrisi’nin varlığı da, yerleşime ‘Başdağ’dan kaynaklanan bir ismin verilmiş olmasını doğallaştırmaktadır. Kentin adı olan İdebessos dolayısıyla arkasındaki en yüksek dağdan kaynaklanmış olmalıdır.
En erken tarihsel bilgilerimiz Birlik dönemindendir. Kent, başından beri Birliğin üyesidir.
Araştırmalarımızda bulduğumuz bir Hellenistik yazıt ve bazı duvarlar bu dönemde yerleşimin varlığını gösteren kalıtlardır. Ele geçen yazıtlar, yerleşimin bir ‘polis’ olduğunu ve Roma döneminde Akalissos ve Kormos ile başını Akalissos’un çektiği bir Sympoliteia’nın üyesi olduğunu ve üç kentin, Birlik’te tek oyla temsil edildiğini göstermektedir. Roma Dönemi sonrasında ise Edebessos adını alan kent Hıristiyanlık döneminde Myra Metropolü içerisinde, adı Lebissos, Lemissos olan bir piskoposluk olarak anılır. İdebessos, Doğu Lykia’nın kuzeyindeki dağ yerleşimleriyle kıyı kentlerini birbirine bağlayan yol güzergahı üzerinde bulunmasıyla önemlidir. Patara’da bulunan Miliarium Lyciae’de adı geçen 50 yerleşim arasında ismi anılır. Anıtın C yüzündeki yerleşimler İdebessos ile başlar, Akalissos ve Korma ile devam eder. Akalissos ve Korma arasının 24 stadia olduğu görülürken, şanssızlık eseri İdebessos ile Akalissos arasındaki mesafeyi vermesi beklenen kısım eksiktir. Aynı yazıtın devamında İdebessos yolu Kithanaura’ya bağlanır.
Miliarium Lyciae’de okunamasa da Arykanda’dan İdebessos’a uzanan bir yolun varlığı da beklenir. Stark, “İskender’in, ordularının bir bölümünü olasılıkla Arykanda, İdebessos ve bugünkü Kesmeboğazı üzerinden Phaselis’e ulaştırmış”, olabileceğini öne sürmektedir. Doğu Lykia kentlerinden olan İdebessos, Akalissos’un 7 km. kuzeyinde, Kormos’un ise kuzeybatıda yer alır. Kumluca İlçesi’ne bağlı Karacaören- Kozağacı Köyü’nden kuzeye Kırkpınar Yaylası’na ulaşımı sağlayan orman yolu ile ulaşılır. Akdağlar’ın (Masikytos) bir parçası olan ve en tepesinde 3070 m yüksekliğindeki Kızlar Sivrisi’nin bulunduğu Kartal Dağı’nın doğu eteklerindeki Gücüzen Dağı’nın doğu yamacında, 1050 m. yükseklikteki tepe boyunca konumlanır. Kızlar Sivrisi ve Üçkuyular tarafından inen Ak Dere İdebessos’un 500 m. kuzeyinden Karacaören’e doğru iner. Yerleşimin ana su kaynakları bu derenin bulunduğu vadide olmalıdır.
Kente ait olduğu düşünülen sikkeyi saymazsak, Klasik ve öncesine ilişkin hiçbir veri bulunmamaktadır. Kaya mezarı yokluğu bu şüpheyi arttırır. Yüzeyde görünen yapılardan, özellikle tiyatrodan Hellenistik Dönem’de, boyutlarını ve planını bilmediğimiz bir biçimde var olduğu; en varsıl günlerini yaşadığı Roma Dönemi’nde, küçük bir kent olduğu; Bizans döneminde 3 kilisesi ve kastronuyla Bizans’ın farklı dönemlerinde yerleşim gördüğü ve Roma Dönemi kent boyutunun yaklaşık korunduğu anlaşılmaktadır. Çevresindeki tarım arazilerinden ve daha çok da ormanlardan geçimini sağlayan, tamamen Doğu Lykia’lı bir dağ yerleşimidir. Rhodiapolis üzerinden Finike Körfezi, Arykanda üzerinden Elmalı platosu ve Kithanaura-Trebenna üzerinden Attaleia’ya varan yolların kavşağında, dağlarla sahili birbirine bağlayan bir uğrak noktasıdır. Kormi, Akalissos, Pygale, Madnausa gibi küçük Alakır Vadisi yerleşimlerinin ortak kent boyutundadır.
Yerleşim kalıntılarından özellikle hamam ve tiyatro gibi üyüklükleri popülasyona dayalı olması gereken kamu yapıları yerleşimin küçük boyutları hakkında fikir verse de, kentin niteliği daha çok nekropolden yansır: Nitelik ve nicelik beklenenin üzerindedir. Lykia Birliği’nde Akalissos ve Kormos’la birlikte sahip olabildiği tek oy hakkı bunu siyasi anlamda doğrular. Yani otonomisi dahi tek oyla temsil edilen diğer Lykia kentleri düzeyinde değildir. Birlik bağlamındaki kararlarında, tek oyun ortakları olan Akalissos ve Kormos’a bağlı davranmak zorunda olması siyasi zayıflığını tanımlar.
Topoloji açısından yerleşim özellikleriyle ve kalıntıların bazı özel yanlarıyla farklı özellikler sergilemeleri dışında, yerleşimde özgün kalıntılar da bulunmaktadır. Lykia’da benzeri olmayan pastophoriaları trikonkhos planlı kilise, “U” biçimli eksedra mezarların çokluğu ve niteliği, yalın su yolunun yapısallığı ve kapağındaki altlığıyla ünik olan girlandlı lahit bu “özel” kalıntıların” en önemlileridir.
Yüzeyde yoğun olarak gözlemlenen Bizans ve kısmen Roma seramiği dışında yerleşimde ele geçmiş olan yeğane buluntular bronz heykelciklerdir.1989 yılında zor alım yoluyla Antalya Müzesi’ne kazandırılan, define kazısında bulunmuş 8 adet heykelcik, İ. Delemen tarafından değerlendirilmiştir. Heykelcikler arasında Lykia’nın binicisi Men olan tek atlı heykelciği, Lykia’da oldukça popüler olan 3 adet Kakasbos-Herakles heykelciği, 1 atlı heykelciği ve binicileri yitik olan 3 at heykelciği bulunmaktadır. Bu heykelcikler, sikkelerde atlı tanrı figürlerinin yaygınlık kazandığı döneme bağlı olarak İ.S. 2. yy.’ın sonu ile yy.’ın başına verilmektedir. Bu buluntular İdebessos’ta inanılan tanrılara ilişkin eldeki tek ip ucudur. Yerleşimdeki kültlere ilişkin ne bir kabartma ne bir yazıt ne de tapınak olarak adlandırılabilecek bir yapı kalıntısına rastlanmıştır. Bu bulguların bir define kazısında bir arada çıkma olasılığı aslında çok zayıf. Zoralımla elde edildiği için bunu öğrenmek zor olabilir. Ancak eğer doğruysa tek bir define çukurunda 8 bronz heykelciğin bir arada çıkmış olması, definecilerin bir Atlı tanrı Kutsal Alanı’nı kazmış olduklarını gösterebilir.
Bu makale kapsamındaki metin ve diğer materyaller detaylı bir yüzey araştırmasından çıkabilecek tümcül değerlendirmeleri içermektedir. Yerleşime ve kalıntılara ilişkin nihai kesin bilgilere ulaşmanın tek yolu elbette kazı yapılmasıdır.
RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN ÜZERİNE TIKLAYINIZ