Kitanaura, Kumluca İlçesi Gölcük Mahallesi Saraycık mevkii kuzeyindeki tepe ve yamaçlarında yer almaktadır. Saraycık kalıntıları ilk kez 1842’li yıllarda kenti ziyaret eden Spratt ve Forbes burasını Apollonia, iki gün sonra kenti ziyaret eden A. J. Schönborn ise Mnara olarak lokalizasyonunu yapmıştır. Ancak son dönemlerde Patara’da bulunan Stadiasmus Patarensis’te geçen yol güzergâhına göre, Saraycık’ta bulunan harebeliğin Kitanaura olduğu kesinlik kazanmıştır. Zira, Stadiasmus Patarensis’e göre Kitanaura İdebessos’a 17-18 km kadar mesafede ve yine bu anıta göre Kitanaura Termessos’un egemenlik sınırları içinde yer almaktadır. Kita lejantlı bir grup sikke, Kitanaura’nın Helenistik Dönem’de sikke darp ettiğini göstermektedir. Roma Dönemi tarihine dair fazla bir bilgi olmamakla birlikte etrafı surla çevrili kent Ortaçağa kadar kullanım görmüştür. Bizans Döneminde de Perge Metropoliti’ne bağlı önemli bir piskoposluk olduğu, hem piskopos listelerinden hem de kentteki Bizans kalıntılarından anlaşılmaktadır. Kalıntılar, doğu-batı yönünde uzanan akropol üzerinde ve akropolün güney ve batı etekleri ile orman yolu boyunca uzanmaktadır. Denizden 1300m. yükseklikteki etrafı surlarla çevrelenmiş olan akropole üç kapı ile girilir. Asıl giriş güneybatıdandır. Akropolün güneybatı ucunda bir Erken Bizans bazilikası kalıntısı bulunmaktadır. Akropol meydanının doğu sınırında önemli kamu yapıları başlar. Büyük Bazilika’nın üç girişi, nartheksi, üç nefi, iki sütun sırası ve apsisi belirgindir. Büyük Bazilikanın kuzey yanı boyunca büyük, dikdörtgen bir sarnıç bulunur. Bu, kentteki en büyük sarnıçtır. Nitekim, Kentin en nitelikli kamu yapısı hamamdır. Akropolün güneybatısında, orman yolunun hemen bitişiğinde yer alan hamam, 7 bölümden oluşur. Kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bazı bölümler çatı seviyesine dek korunmuştur. Hamamın apodyterium bölümü kemerli nişleriyle oldukça etkileyicidir. Apodyteriumun karşısında tepeye doğru uzanan duvar, hamamın su ihtiyacını karşılayan aquadükte aittir. Akropolün batısından kuzeye doğru uzanan orman yolunun her iki yanı mezarlarla doludur. Aedikula mezarlar, lahitler, khamosorion ve ostotheklerin yoğun olduğu nekropolde bilinen en ünlü mezar Saraycık Heroon’udur. Oldukça sağlam bir durumda günümüze ulaşabilen mezarın, podyum üzerindeki orthostatlar ve ante duvarlarının cephelerinde çok sayıda askeri giysi ve silah kabartması bulunmaktadır.
İsa KIZGUT – Isabella PIMOUGUET-PÉDARROS – Süleyman BULUT – Banu ÖZDİLEK – Nevzat ÇEVİK Tarafından hazırlanan rapor aşağıdadır.
Beydağları Yüzey Araştırmaları 2007: Kitanaura
2007 Beydağları Yüzey Araştırmaları iki farklı alan ve aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk etapta, ekibimizin 2004 ve 2005 yıllarında araştırmaya başladığı Kitanaura’da,ikinci etapta ise, ekip üyelerince yayına hazırlanmakta olan Beydağları’nınII.kitabıolan, “TrebennaÇevresindeki Kalıntılar” cildine ait eksikliklerin giderilmesine yönelik olarak Trebenna çevresinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Bir yandan yerleşimin savunma sistemine ilişkin tespitler ve yapıların tanımlamaları yapılırken, diğer yandan, üzerinde bulundukları topografyayla birlikte kalıntılar haritalanmıştır.
Büyük oranda sağlam bulunan sur duvarlarının akropolü çepeçevre dolandığı ancak, zaman içerisinde yer yer yıkıldığı anlaşılmıştır. Surların farklı dönemlerde yapıldığı ve en erken evresinin İ.Ö. 1. yy.’a ait olduğu görülmüştür. Akropolün güney yönünde başlayan bu surlar güney-batı yöndeki ana girişe dek devam etmektedir. Yer yer ana kaya üzerine dikdörtgen ve iri bloklarla izodom teknikle örülmüş duvarların cepheleri bosajlı bırakılmıştır ve blokların birbirine yanaştığı kenarlar tıraşlanmıştır
(Res. 1). Bu özellikler nedeniyle Helenistik Dönem’e tarihlenebilmektedir. Güney giriş, bu surlarla benzer nitelikte işçilik ve özellikler göstermektedir, bu nedenle aynı dönemde yapıldığı düşünülmektedir (Res. 2).
Korunan ikinci bölüm surlar daha uzun olup çeşitli nedenlerle yıkılan orijinal surlar üzerine, olasılıkla Roma Dönemi içerisinde oturtulmuştur. Bloklar bu kez kaba işçilikle kesilmiş, poligonal teknikle örülmüş ve aralarında harç kullanılmıştır. Duvar örgüsü içerisinde bulunan ve bu tekniğe uymayan düzgün işçilikli iri dikdörtgen blokların erken dönem duvarından elde edilen ikinci kullanım bloklar olduğu görülmüştür. Diğer bölüm ise; ikinci evre olarak nitelenen Roma surları üzerine eklenen, özellikle batı ve güney yönlerde bu surların bir kademe aşağısına, ikinci sıra olarak oluşturulan Bizans
Dönemi surlarıdır. Bu surlar bol harçla ve moloz taşlarla örülü duvarlardan oluşmaktadır. Bazı bölümlerde 3 m.yüksekliğe dek korunmuştur. Planlarına ve duvar tekniklerine göre 3 farklı evreye tarihlenen bu surlarda, kulelerin kullanılmamış olması dikkat çekicidir.
Helenistik surlarla birleşen ve tüm yapı blokları çevreye yayılmış olan yerleşimin güney girişi, plan ve düzenleme olarak Helenistik gelenektedir. Düzgün ve iri bloklarla oluşturulmuş basamaklar ile kapı, iki yönde ana kayaya açılmış kurucu ve ata kültüne ilişkin nişler, yakın çevrede bilinen Trebenna örneğine benzer şekilde planlanmıştır. Bu kapıdan içeriye girince sağ yanda bulunan ve yer yer ana kayadan yararlanılarak güney giriş yapı özellikleri ile benzer tarzda oluşturulmuş olan Yapı-12 girişin savunulmasına yönelik bir birim olmalıdır.Yapının doğu duvarı ana giriş kapısının duvarı ile ortaktır. Y-12 mekanının doğu devamında birbirine tek duvarla bitişik olan ancak, birbirinden bağımsız üç mekan bulunmaktadır. İnşa ve duvar tekniği savunma amaçlı yapıya benzeyen bu mekânlar kuzeyinde bulunan boş alana açılmaktadır. Bu alan oldukça geniştir ve üzerinde yapı izi görülmemektedir. Bu boşluğun agora olduğu düşünülmekte ve birbirine bitişik üç yapı alışveriş ile ilgili mekanlar olarak tanımlanmaktadır.
Agoranın doğusunda ise kuzeydoğuya yönlenen bir sokakla birbirinden ayrılan ve yapısal özellikleri ile dikkat çeken iki yapı bulunmaktadır. Güneyde (sağ yanda) kalan Yapı-31 ile kuzeyde (sol yanda) yer alan Yapı-32 genel olarak plan benzerliği göstermektedir (Res. 3) Önde, cephe genişliğinde bir revak bulunur ve iki kapı ile mekâna giriş sağlanır. Genel ölçüleri de birbirine yakın olan yapıların revaklarına agora tarafından anıtsal girişle ulaşılmaktadır. Yapı-32’de diğerinden farklı olarak ön cephedeki anıtsal girişlerden başka sağ yandaki sokağa kemerli bir girişle geçenek bir alana sahip bu iki yapının duvarları iri kesilmiş ve düzgün işlenmiş bloklarla örülüdür. Bazı bölümlerde korunmuş yüksekliği 2.50 m. ye ulaşan duvarların blokları bosajlıdır. Her iki yapıda da geç dönemlerde bir düzenleme yapıldığı ve orijinal formun az da olsa bozulduğu anlaşılmaktadır.
Güney giriş, Y-12, Agora, birbirine bitişik duran üç mekan ve benzer planlı iki kamu yapısı birlikte düzenlenmiş görülmektedir. Geç Helenistik Dönem’in merkezi olduğu ve önemli yapıları barındırdığı anlaşılmaktadır. Y-31 ile üç mekânın en doğusundaki boşlukta kalan ve doğu yönde akropolün içlerine giden sokak ile kuzeyindeki yapılar da aynı dönemin düzenlemesi olmalıdırlar.
Agora ve çevresinin söz konusu erken dönem organizasyonu uzun bir süre bozulmadan kullanılmış olmalıdır. Ancak, şimdiki durumundan daha geniş olan agora alanına daha sonra bazı yapılar eklenmiştir. Örneğin, batı yönüne oldukça büyük ölçülerde ve üç nefli bir bazilika yerleştirilmiştir. Apsis genişliği 5.60 m. ön avlusu ise 4.85 m. ölçülmüştür. Güney nef 2.95, orta nef 6.95 kuzey nef ise 3.25 m. genişliğindedir. Neflere ait sütunların çoğunluğu yapı içi ve dışına yayılmıştır. Dışta kalınlığı 0.80 m. olan duvarlar temel düzeyine dek yıkılmış, sadece kuzeybatı köşede üç sıra blok korunmuştur.
Düzgün kesilmiş iri bloklarla örüldüğü anlaşılan yan duvarlar dışında apsis irili ufaklı taşlarla oluşturulmuştur. Dolgu nedeniyle apsis içeriden izlenememektedir.
Bazilikanın kuzeyinde kalan bölümde birbirine bitişik, fakat bazı bölümleri çözümlenemeyen ve duvar örgüleri ile planları nedeniyle daha geç dönemde yapıldığı düşünülen yapı kalıntıları bulunmaktadır. Temel bloklarına dek yıkılmış olmaları mekanların işlevlerinin anlaşılmasını güçleştirmektedir. Bu alandaki Yapı-4 ile bazilika arasındaki 4.40 m.’lik boşluk, agoraya açılan bir sokak olmalıdır. Yapı-5 aşırı tahrip olmuş ancak, duvarların bir bölümü görülebilmektedir. Y-6 yapısının batı duvarına paralel uzanmaktadır. Yapı-6 nın duvarları Y-4 mekânına göre kolaylıkla izlenmekte, eşik bloğu ve söveleri in situ durmaktadır. İki girişlidir, batı yöndeki giriş uçuruma bakar. Dışarıya açılan kapının doğu yönündeki duvarda bulunan ikinci kapının sövesi in situ durumda görünmektedir. Kapı genişliği 1.34 m. olup diğer kapı genişliğine eşittir. Duvar kalınlığı 0.60 m.’dir. Diğer kapı ise bu mekânla diğer mekânı ayıran 4.65 m. genişliğindeki bir sokağa bakmaktadır. Yapı-7, sur duvarına (batı) yakın,
agora batısında kalır. Doğu yönde (agoraya bakan yüzde) sokak bulunur. Çok net olmamakla birlikte giriş bu yönde olmalıdır. Düzgün kesilmiş bloklarla örülü ve Y-6 ile ortak olan duvarların kalınlığı 0.70 m.’dir. Y-6 ile bitişik bu yapılar aynı işlevde olmalıdır. Arka cephede de bir giriş olmalıdır.
Güney Giriş yanındaki Y-12 mekanının hemen bitişiğinde ve bir kod yukarısında yer alan Yapı-13 büyük oranda korunmuş olup, kapı söveleri in situ durmaktadır. Önündeki sokağa bakan kuzey duvarı düzgün kesilmiş bloklarla örülmüş ve 1.40 m. yüksekliğinde korunmuştur. İki mekândan oluşmuş bir yapıdır. Yapının güney duvarının 8.10 m.’lik bölümü ana kayanın düzlenmesiyle oluşturulmuştur. Güney duvarının toplam uzunluğu 10.70 m.’dir. Kapı, doğu-batı doğrultusundadır. Yapının batı duvarı kente çıkılan yamaca bakmaktadır. Sövelerin hemen önünde kapı ekseninden kaymış bir eşik bloğu bulunur. Duvar kalınlığı 0.60 m. olarak ölçülmüştür. Sur duvarının hemen yakınında ve nizamiye yapısının arka
bitişiğinde yer alan mekanın işlevi henüz belirlenememiştir.
Yapı tanımlamalarının dışında yerleşimde haritalama çalışmaları da devam etmiş ve öncelikle topografya ile akropolün işlenmesi gerçekleştirilmiştir. Daha sonra akropolü çevreleyen savunma sistemleri ve yerleşim merkezinin belirlenebilen sokak ve diğer yapılar haritalanmış, bu akış içerisinde yer alan ve sınırları belirlenebilen yapılar haritaya işlenmiştir. Nekropol, yerleşimin konumlandığı akropolün aşağısında, batı ve kuzey yönlerde oluşturulmuştur. Modern yolun ikiye ayırdığı nekropolde çeşitli özelliklerde lahitler, khamosorionlar ve anıt mezarlar bulunmaktadır. Anıt mezarların ikisi aşırı
tahrip edilmiş, modern yolun hemen altında olan ise çok iyi korunmuştur (Res. 4).
Araştırmanın ikinci etabında yayına hazırlanan ikinci cilt için nitelikleştirme ve yenileme amacıyla gereken fotoğraflama ile tanımlamalar bitirilmiş, son kontroller E.Akalın ve H. O. Tıbıkoğlu’nun katılımıyla yapılmıştır. Bu arada daha önce gidilememiş yerleşim ve kalıntılar da ele alınmıştır. Bunlardan en önemlisi halk arasında “SıçanAdası” olarak adlandırılan (Res. 5) Nesos-Lyrnateia
yerleşiminde yapılan araştırmalardır. Yerleşim içerisinde yapılan ön araştırma sonucunda yoğun bitki örtüsü ara sında kalmış birçok kalıntı tespit edilmiştir. Yerleşimin krokisi çizilmiş, sağlam yapıların rölöveleri çıkarılmış ve fotoğraflama işlemleri tamamlanmıştır. Helenistik Dönem’e tarihlenebilecek özellikler gösteren iri kesme bloklarla örülmüş bir gözetleme kulesi (Res. 6) ve ona bitiştirilen diğer duvarlar ile adanın en üst kısmının savunma/gözetleme amaçlı bir yapıyla tahkimatlandırıldığı görülmüştür. Bu tahkimatlı yapının bulunduğu alanda daha geç dönemlere tarihlenebilecek bir sarnıç, aşağı yerleşimde ise hemen denizden adaya çıkanları karşılayan uzun bir koruma duvarı bulunmaktadır (Res. 7). Belli aralıklarla mazgal türü pencereleri olan duvarlar moloz taş ve tuğla ile örülmüştür. Duvarların hemen iç kısmında, bu duvarlara bitiştirilmiş büyük sarnıçlar yer almaktadır.
Trebenna çevresinde yapılan araştırmalarda Dereözü, Mersincik, Asar Vadisi, Trebenna, Gedeller, Kocaköy gibi çiftlik yerleşimlerindeki işliklerin çizim ve fotoğraf eksikleri giderilmiş, yeniden fotoğraflanarak arşiv tamamlanmıştır. Bu eksikler giderilirken orman içerisinde daha önce gözden kaçmış, yoğun bitki örtüsü içerisinde kalan yeni işlikler de tespit edilmiştir
RESİMLERİ BÜYÜTMEK İÇİN TIKLAYINIZ