İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mehmet Yılmaz

1940 yılında Kumluca ilkokulunu bitirip Aksu Köy Enstitüsüne giden ve 1945 yılında mezun olduğu ilkokula öğretmen olarak gelen Mehmet Yılmaz öğretmenimin öyküsü.

BİR KOCA ÇINAR MEHMET YILMAZ

Mehmet Yılmaz Öğretmenimle Telefonla görüşürken nihayet yüz yüze görüşme imkânı buldum. İki buçuk üç saat ayrılamadık sohbetten.  Görüşmemizde Mehmet Öğretmenim Şöyle anlattı Kumluca da öğrencilik ve öğretmenliğini. “ Kumluca’ya Elmalı Güğü köyünden geldik Balçıklı mevkiinde bir sazdam da oturuyorduk. Babam Güğü’lü Mehmet Ali lakabı ile anılırdı.   1935-1936 ders yılında 10 yaşında 161 okul numarası ile İlkokula başladım. Birinci sınıf öğretmenim Ferdane Atalay’dı. O yıl ayrıca Mehmet Ali Çataloğlu, Celal Özek, Timuçin Yeğen ve Şemsettin Çelik öğretmenlerimiz vardı.                 İkinci ve üçüncü sınıf Öğretmenim Nahiye Müdürü Kemal Taygur ’un eşi Cemile Taygur, dört ve beşinci sınıf Öğretmenim Yepare Güleçti.                 İlk iki yılı Muslu Erdoğan’ın evinde, okuduk. 1937 yılı Eylülünde ise yeni yapılan okul binasına taşındık. Okula Balçıklıdan gelip gidiyordum. Gâvur çayı taştığı zaman çok zorluk çekerdik. Ayağımızda çarık çoraplar topuğa kadar çamur öyle gelir giderdik okula.                 Hiç unutamadığım ve hala 90 yaşımda uhdemde olan bir anımda şöyle; Babam Ustalık yaptığı için bir evi tamamlar. Evin hanımına sorar eve bir bak eksik var mı? Evin Hanımı gezer ve yok der. Hani benim bahşişim diye söyleyince kadın Babama bir çift çorap verir. Babam eve geldiğinde çorapları giymeye çalıştı ama bir türlü giyemedi. Ona dar geldi çoraplar. Ben bir giydim tam bana göre örülmüş gibiydi. Büyük bir sevinçle çorapları giyip okula gittim. Okuldan dönerken Dudu önüme geçti. “Çıkar çorapları” dedi. Bende Babama vermişsin oda bana verdi dedim. “Ben Babana verdim sana değil” diyerek çorapları zorla ayağımdan çıkarıp aldı. Eve çıplak ayakla giyilmiş çarıkla geldim. Bu benim çok zoruma gitmişti. Ertesi günü çorap örmeyi öğrendim ve ödünç şişler ve yün ip bularak bir akşamda çorabın birini ördüm. İkinci akşamda birini daha örerek kendi ördüğüm çorapları giymeye başladım. Para Kazanmaya Başlayınca ilk işim kendime 6-7 adet çorap almak oldu. O günden bu yana hala 6 çiftten aşağı çorap almam. Bir çift çoraba ihtiyacım olsa bile bu böyledir.                 1940 yılında İlkokuldan mezun oldum. Bu arada Annemi kaybettim. Babam bir daha evlenmişti. Fakat üvey anne ile hiç geçinemiyorduk. Onun için Evden uzaklaşmam gerekiyordu. O aralar dayım Savrun (Güzören) Eğitmeni Osman Şahin Eğitmenlik kursundan gelmişti ve çok iyi giyinirdi. Onun tavsiyesi ve 5 yıl birlikte okuduğum arkadaşlarımın bir kısmının yaz başlarken gitmiş olmaları nedeni ile yeni açılan Aksu Köy Enstitüsüne gitmeye karar verdim. Müracaatımız kabul gördükten sonra Babamı da razı ettik.                  Yolculuk hazırlığına büyük bir heyecanla başladık. O yaşta çok güzel çarık dikerdim. Gön aldım ve Bir Babama, Birde kendime iki çift çarık diktim. Babam, Ben, Kemal Karakaya ve Yusuf Ünal Aksuya gitmek üzere yola çıktık. Akşam Yazır Köyü Yenbeğe mahallesinde misafir olduk. Oraya arkamızdan Yusuf Ünal’ın dayısı geldi ve onu geri götürdü. Tek oğlan diye bazı insanların telkini ile babası vazgeçmiş. Biz yola devam ettik ve Akşama Kemerde kaldık. Üçüncü gün akşamüzeri Antalya’ya vardık. İki Kapılı handa kalmaya karar verdik.                 Sabah Kalktığımızda birde baktım ki benim çarıkları Keme (Fare) yemiş. Babama Baba benim çarıkları keme yemiş dedim. Babamda hemen oradan gidip bana bir ayakkabı aldı. 15 yaşımdan sonra orada ayakkabı ile tanışmış oldum. O gün bir vasıta ile Aksuya gittik ve Okula kaydolduk. Kayıttan önce doktor bizi iyice bir kontrol den geçirdi.                 Okulda yatılıydık, günümüzün çoğu çalışmakla geçiyordu. Sabah kalkınca kahvaltıya kadar 2-3 saat spor, halkoyunları, kitap okuma gibi etkinliklerden sonra kahvaltı ve 8 saat ders. Akşamüzeri yine etkinlikler ve akşam etüdü derken günlük 16 saati bulurdu.  Yaz ayları da çok az tatil olur diğer zamanlarda okulun bahçesinde çalışırdık. Okul kendi masrafını kendisi çıkarırdı.                 1945 yılında Köy Enstitüsünü bitirince okuduğum okula öğretmen olarak geldim. Biz çocukken öküz tüyünden top yaparak oynardık. Aksuda Voleybol oynardım. Yani Voleybol topu ile de orada tanışmıştım. Kumluca’ya gelince de bir voleybol sahası kurdum ve ilk voleybol topunu getirdim.                 Okulda iken nişanlanmıştım. Nişanlım Elmalıdan Sebahat Başer 1946 yılında okulu bitirip Kumluca’ya öğretmen olarak geldi ve evlendik. 1949 yılına kadar Kumluca da 4 dönem çalıştıktan sonra Elmalıya tayin olduk ve yıllarca orada çalıştıktan sonra emekli oldum.” Dedi Mehmet öğretmenim.                  Bu görüşmeden sonra 2015 ekiminde kitabım çıktı. Kendisini aradım Marmaris de idi. Zamanının çoğunu Elmalıda ve Ankara da az bir kısmını da  Marmaris de geçiriyordu. Mehmet öğretmenime bir kitap gönderdim. Alınca hemen beni aradı.
  • “Büyük bir hışımla inceledim ve okudum. Çok güzel bir eser yaratmışsın kutluyorum seni.” dedi.  “Ocak ayında Elmalıya geleceğim o zaman görüşelim.” dedi.
  • Bende gelince ara ben elmalıya gelip ellerinden öpmek istiyorum Öğretmenim dedim.
  • “Bende senin alnından öpmek istiyorum Turgut’um”  dedi.
Ocak ayı gelince Ocak ayının ilk haftası Mehmet Yılmaz Öğretmenim Elmalıya geldi Ama cansız bedeni geldi.                 Ruhun Şad, mekanın cennet olsun Mehmet Öğretmenim.