İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Recep Duran

Kendi köyünde okul olmadığı için Belen Okulunda Eğitmenden 3 ncü sınıfı bitiren ve Aksu köy enstitüsüne gidip öğretmen olarak kendi köyünde öğretmenli okulu açan Recep Duran öğretmenimin öyküsü.

YAZIR KÖYÜNDEN BİR KOCA ÇINAR RECEP DURAN

12.01.2013 tarihinde Antalya’da ziyaret ettiğim Recep Duran öğretmenimin Köy Enstitüsü’ne gidişini ve Yazır okulun açılışını şöyle anlattı. “1942-1943 ders döneminde Belen Köyü Eğitmeninden 3’üncü sınıfı 13 yaşında bitirerek mezun oldum. Köyde babama yardım ederken 1944 Şubat ayında Antalya Aksu’da bulunan Köy Enstitüsü’nün 4’üncü sınıftan öğrenci aldığını duyduk. Dört arkadaş buraya gidip başvurma kararı aldık. Köy Enstitüleri 5 yıl idi. Dördüncü ve beşinci sınıfı da orada okuyacaktık. O zaman Yazır Köyü’nden araçla Antalya’ya ulaşım yoktu. Bulursak denizden sandallarla gitme imkanımız vardı. Köyden çıktık yola. O gün akşama kadar Ağva (Çamyuva) ya vardık. Orada geceyi geçirdikten sonra sabah erkenden çıkıp Kemer’e ulaştık. Kemer’den Antalya’ya bir yelkenli gidiyordu. Ona bindik Antalya’ya doğru yol alırken yelkenlinin direği kırıldı. Daha sonra küreklerle akşama sıçan adasına kadar ulaştık. O anda da denizde fırtına başladı. Geceyi adanın dağdan taraftaki kısmında fırtınadan etkilenmeyen bir bölümünde geçirdik. Sabah erken yine küreklerle Antalya kale içi iskelesine ulaştık. Oradan yine yaya Aksu’ya doğru yürümeye başladık, tam şimdiki hava alanı mevkiine vardığımızda karşımızdan bir at arabacı geldi. “Nereye gidiyorsunuz?” diye sordu. Biz de anlattık. ” Siz oraya varıncaya kadar gece yarısı olur, şu anda orada kimse yok, gelin sizi geriye götüreyim, sabah yine bu tarafa geleceğim ben, sizi oraya götürürüm” dedi. Akşam iki kapılı handa kaldık. Dediği gibi at arabacı sabah erkenden geldi ve onunla 4’üncü günün kuşluğunda Aksu Köy Enstitüsü’ne ulaştık. Bir arkadaşımız 18 yaşını doldurduğu için alınmadı. Diğer üç arkadaş sınava girdik. Bana ”sen 5’inci sınıfın bilgilerini biliyorsun, neden?” diye sordular. Ben de bize Eğitmenimiz Talat Boncuk 3 yılda 5 yıllık eğitim verdi dedim. Beni 5’inci sınıfa kaydettiler. O yılın haziran ayında 5’inci sınıfı bitirdim ve ertesi yıl yani 1944-1945 ders yılı döneminde Köy Enstitüsü 1’inci sınıfa başladım. Birlikte başladığımız üç arkadaşımızdan birisi vefat etti, birisi de bıraktı. Ben, geldiğimiz 4 kişiden tek kişi olarak 1948-1949 ders döneminde mezun oldum. Okulda çok çeşitli dallarda iş atölyeleri olmasına rağmen ben daha çok Marangozhanede çalışırdım. Ağabeyim biraz marangozluktan anladığı için onun yanında el becerisi elde etmiştim. Okul bitiminde 15 gün kadar Korkuteli ilçesinde de öğretmenlik yaptıktan sonra köyüm Yazır köyüne öğretmen olarak atandım. Köye geldiğimde köylümün yaptığı bir derslik ve bir de işlik olan bir okul binası buldum. Okulda sıra yok, okul bahçesi yok, tuvalet yok v.s. sadece kuru bina var. Okul inşaatında kullanılmış biraz da sedir latası (ağaç) var. Köylülerin götürdüğü bazı ağaçları da geri verdiler. Onları marangoz olan abimle tahta haline getirdik. Ama yeterli aletimiz yoktu. Hiç unutmam ilk maaşımı alınca Antalya’ya gittim, Aksu’dan sıra projelerini aldım, maaşımın tamamına da marangoz aletleri alarak geri geldim. Okula 70 civarında öğrenci kaydetmiştim. Bunlardan çoğu 10 yaşın üzerinde idi. Abimle sıraları yaptıktan sonra sıra bahçe ve tuvaletine gelmişti. Eski yıllarda birisi köyde kireç yakmış ocakta artıkları kalmıştı. O artıkları toplayarak söndürdüm ve kireç elde ettim. Kireç var, ama kum yoktu. Öğrencilerim her gün okula gelirken güçlerinin yettiğince dereden torbalarla kum getirirlerdi. Bu arada taş da topladık. Bir yandan da bahçe açmaya çalışıyoruz. Bu durumu gören köylülerimiz bizimle beraber başladı çalışmaya ve iki oda kızlara, iki oda erkeklere tuvalet yaptık. Okulun yanına çocukların oyun sahası, voleybol sahası ve tarım uygulama sahası olmak üzere üç saha açmıştık. Tüm bu işler şubat tatiline kadar bitmiş, bunun yanında da eğitimde bir aksama olmamıştı. Okulu açtığımda gelen müfettiş şubat tatilinden sonra tekrar geldi ve hayretler içinde kaldı. Öğrencilerin bu işlerde çalıştığını duyunca bana kızdı ve “görelim bakalım dersler nasıl” dedi. Sınıfta derse girdiğinde çocukların alması gereken normal eğitimi aldığını görünce o gün okulu tatil etti ve beni de alarak Belen Köyü’ne gezmeye gittik.” dedi Recep Duran öğretmenim. Bu öyküyü anlatırken o kadar heyecanlıydı ki sanki yeni öğretmen olmuştu. Geçtiğimiz yıllarda kaybettik Recep öğretmenimi. Ruhun Şad, mekanın cennet olsun Recep  Öğretmenim.