Karacaören İncirağacı ilkokulu öğretmenlerinden İsmail Kösem ve Hasan Güney ile Çayağzı İlkokulu öğretmeni İsmail Pak’ın kısa öyküleri.
İSMAİL KÖSEM
İsmail Kösem Karacaören Köyü’nün eğitmenden sonra ilk öğretmenidir. Genç yaşta, 54 yaşında kalp krizi sonucu vefat etmiş. Eşi Ayten yengeyi 2013 Ocak ayında Antalya’da ki evinde köylüm ve ağbeyim Nihat (yaşar) Sarıkaya ile birlikte ziyaret ettik.
Ayten Yenge Finike’den Karacaören’e 1953 yılında gelin gelmişti. İsmail öğretmenimle evlenişini anlattı. Evlenince ev eşyalarını (çeyizi) bir vasıta ile Finike’den Yalnız köyüne getirdiklerini. Yalnız köyünden köylülerin getirdiği hayvanlara yükleyerek Belenyayla dan aşıp Karacaören köyü incirağacı mahallesine getirdiklerini. Karacaören köyüne o zamanlar yol olmadığı için vasıta gitmiyordu. O yüzdende eşyaları hayvanlarla nasıl taşıdıklarını anlattı. Kendisi ilçe merkezinde büyümesine rağmen yolu olmayan Karacaören’de geçirdiği iki yılı, benim çocukluğumu o günkü heyecanı ile anlattı. Ben de ilk okula gitmeden önce hayal meyal hatırladığım Ayten Yenge’yi ziyaret etmenin mutluluğu ile o günün zor şartlarını bir daha hatırlamış oldum.
“O kadar imkansızlıklara rağmen dolu dolu iki yıl geçirdik karacaörende. İnsanların dostluğu ve sevgisi yetiyordu bize. Finikeye gideceğimiz zaman yine aynı yolu kullanarak gidiyorduk. Ayda bir kere gitmeye çalışırdık. Ama bazen bir kaç ay geçerdi. Alakırdan gidemezdik. Çaydan geçmek biraz zor olurdu.” diye tamamladı sözlerini Ayten Kösem.
HASAN GÜNEY
1960-1961/1961-1962 dönemlerinde Yedek Subay Öğretmen olarak İncirağacı okulunda
öğretmenlik yapan Hasan Güney beni de ilk okuldan mezun eden öğretmendir. 2012
yılında kendisine ulaştım. Trabzon da yaşıyor. 1940 doğumlu. Karacaören’e
gelişini şöyle anlatıyor:
“Kumluca’ya Antalya’dan bugünkü gibi sahilden ulaşım olmadığı için Elmalı ilçesi üzerinden geldim. Orada Karabük Mahallesi’nden Ahmet Türkoğlu ile karşılaştım. O, “Hocam ben sizi Karacaören’e götürürüm” dedi. Ben o zaman 20 yaşındaydım. Ahmet ise 16-17 yaşlarında bir delikanlı. Atlarla Karabük’e geldik. Akşam orada misafir kaldıktan sonra İncirağacı mahallesine gitmemiz lazım ama arada boz bulanık akan Alakır Çayı var. O zaman öğrendim ki benim yol arkadaşı Ahmet beşinci sınıf öğrencisi imiş. Yaşı ileri olmasına rağmen biraz küçük yazılmış, biraz da geç gitmiş. Köylüler ile Alakır’ın kenarına kadar geldik. Ahmet suya daldı arkasından da ben biraz gençlik, birazda yüzme bilmemin verdiği cesaret ile yürüdüm suyun içine. Köylüler arkadan bağırıyorlar. “Hocam uymayın o deliye girmeyin çaya” diye. Ama yürüdük ve geçtik çayı. Oradan okula giden diğer öğrencileri de köylüler geçirdi çaydan. Bir, bir buçuk saatlik bir yürüyüşten sonra vardık İncirağacı’na. İncirağacı Karabükten rakım olarak epey yüksek. Ulaşım imkanlarının olmadığı, Alakır’ın kış aylarında geçit vermediği; ama insanlığın, dostluğun ve arkadaşlığın bol olduğu dolu dolu iki yıl geçirdim orada. Oralara tekrar gelmek ve oraları görmek istiyorum ama yaşlandım ve rahatsızlıklarım arttı, sağlığım oralara gelmeye elvermiyor. Beni buralarda arayıp buldunuz ve öğrencilerim beni arıyorya o yetiyor bana..” diye kısaca özetledi Hasan öğretmenim.
Hasan Öğretmenim benden ayrıca bir istekte bulundu. İki yıl birlikte görev yaptığı Yozgatlı Ankara da ikamet eden Vedat Uğur’un vefatını öğrenince “Sen beni bile buldun bu işleri beceriyorsun. vedat beyin eşi meliha hanımla beni buluşturabilirsen onunla helalleşmek istiyoryum. Karacaörende çok emeği vardır bana.” dedi.
Bende öğretmenimin isteğini yerine getirdim ve onları görüştürdüm.
Geçtiğimiz yıllarda kaybettik öğretmenimi. Mekanı cennet ruhu şad olsun.
İSMAİL PAK
Okula Sivas İli Yıldızeli ilçesinden yeni mezun İsmail Pak ilk öğretmen olarak atanır. İsmail öğretmenim burada 4 yıl görev yapar. Okulun şu andaki durumunu görmek için bir gün İsmail Öğretmenimle birlikte gittik Çayağzı’na. O yılları, emekli öğretmen İsmail Pak’tan dinledim.
“Okula geldiğimde sadece bir sınıf vardı. 63 veya 64 de öğrenci. Öğretmenin kalacak bir yeri çocukların tuvalet ihtiyaçlarını karşılayacak bir tuvaleti yoktu okulun. Köylülerle birlikte ilk iş olarak bir tuvalet ve kendime kalacak bir oda yapmaya koyuldum. Okul binasının tam arka kısmına boydan boya briketten kaydırma şeklinde bir oda yaptım. Odanın bir köşesini Mutfak, bir köşesini de yatak odası olarak düzenledim. Ortaya bir soba, onun etrafında da misafirlerimle oturacağım oturma odam vardı. Odanın çıkış kapısı yanına yine briketten bir yer çevirdim ve orayı banyo olarak kullanıyordum. Tuvalet ihtiyacımı ise öğrenciler için yaptığımız tuvalette karşılıyordum.
Ara sıra bir vasıta denk gelirse Kumluca’ya inerdim. Ertesi günü sabah geriye vasıta bulma imkanım olmadığı ve sabah da okulu açmam gerektiği için gece 24.00’den sonra yaya çıkardım Kumluca’dan yola. Ortaköy, Ömerbeleni ve Soğucaksu mevkiilerinden geçerek Çayağzına ulaşırdım. Tabii kış aylarında Soğucaksu deresinden geçmek epey zor olurdu. Bazen belime kadar suya dalarak geçerdim dereden. Okul başlangıç saatinde yine okulumda olurdum. Böylece dört yılım geçti buralarda. Ama köylülerim ve komşularım çok iyiydi çok güzel anılarım oldu onlarla. Tabiatın ve ormanın içinde dostluk, insanlık ve arkadaşlık. Burada geçen dört yılı tam yazsam bir kitap olur herhalde.” diye tamladı İsmail Öğretmenim.