Yazımı kaleme aldığım günün bir öncesi yani dün akşam Kumluca İnternet haber sitelerinde Çiftçilerimizin Salatalık ve patlıcanları Antalya yoluna döktüğünü gördüm. Tabii burada o haklı bu haksız diye bir ahkam kesmem söz konusu olamaz. Çiftçilerimiz emek sarf etmiş, para harcamış, hatta çorunun çocuğunun rızkını buraya harcamış ki mahsul elde etsin. Bu kadar masrafla elde edilen mahsul para etmeyince de Çiftçimiz haklı olarak yakınıyor.
Durdukça kafama bazı noktalar takıldı. Benim seram ve sebzem yok, ama bu yörede yaşıyorum ve tüm çevrem akrabalarım sebzeci. Onların sızlanmalarını duyunca bu iş nasıl böyle oluyor diye şöyle bir düşündüm. Kendimce bazı fikirler geliştirdim. Neden bu fiyatlar böyle diye.
- Yöremiz kış aylarında seracılık yapmaya elverişli bir iklime sahiptir. Bunu bizim yaratma şansımız yok Allah vergisi. Biz bunun bir araştırmasını yapıp ürünlerimizi ona göre üretiyormuyuz. Hayır. Çift mahsul yapıyoruz ve bir mahsul bitmeden öbürsünün hazırlığına başlıyoruz. Yani kendimize hiç istirahat imkanı yok.
- Türkiyenin her yerinde seralar kuruldu. Yayla kesiminde kurulan seralar ne yapıyor Temmuz-Ekim arası olması gereken normal sebze zamanının başlangıcını temmuz bitişini de Aralık’a kadar uzatıyor. Yani Mayıs Aralık arası Türkiye de sebze bol bol olan şeyde mutlaka ucuz olacak . Biz bu işi programlı bir şekilde Allahın bize verdiği zaman diliminde tek mahsul olarak yapsak yani Aralık mayıs arası sebze yetiştirsek daha iyi olur diye düşündüm.
- Geçen yıl yaylalar biraz soğuk gitti diye güz aylarında sebze iyi para etti, bu yılda herkes biraz daha erken davrandı ve Eylül ayının yarısından itibaren salatalık çıkmaya başladı yaylalarda bitmeyince salatalık 10 kuruş, yani toplama parası diğerleri cepten.
- Bu konularda Çiftçilerimizin tabiî ki tek başına hareketleri mümkün değil. Yıllar önceside böyle bir yazı yazmıştım seraların ev ruhsatı gibi ruhsata tabi olması için. Şimdide aynı şeyi yazıyorum ama bir farkla ekimde kontrollü olmalı. Tabii bu işi yapacak bazı kurumlar oluşmalı. Aslında bu kurumlar hepsi ilçemizde mevcut. Yani çiftçinin bilinçlendirilmesi, proğramlanması, üretim ve ilaç denetimi gibi işler için Ziraat odası ve Sera üreticileri birliği. Malların pazarlanması konusunda uğraş veren Komisyoncu ve Tüccarlarımızın bağlı olduğu Ticaret ve sanayi odası, Ticaret borsası. Bu kurumların bu konulardaki uğraşılarını merak ediyorum.
- Gelelim çiftçilerimizin dünkü eylemlerine; Bu eylemler bu kadar programsız olmamalı her şey çok düşünerek ve programlanılarak olursa daha ses getirici olur. Bu programlamayı da bu konudaki kuruluşlar yapacak. Sen salatalık on kuruş diye yere dökme eylemi yaparsan tüketicide 3 liraya çıktığında pahalı diye eylem yapar. Ben olsaydım nasıl bir eylem yapardım. Birkaç kamyon salatalık paketler en yakın toplu yerleşim bölgesi olan Antalya da dal gelirli halkın yaşadığı mahallelerde dağıtırdım. Yere dökünceye kadar hayra girer ve sesimi daha iyi duyurmuş olurdum.
Bu konularda konuşmak satırlara sığmaz. Benimki bir vatandaş olarak etrafımın yarışını
nedenleri hakkında fikir üretmektir. İnşallah ilgili kuruluşlarımızda bu konuda çaba harcarlar ve çiftçimiz mağduriyetten kurtulur. Diyor saygılar sunuyorum.